(Multideki şarkı Görkem'in bu bölümdeki ruh haliyle birebir.🤗)
Emre'nin sorusu kulağımda yankılanırken zaten başka bir şey düşünemeyecek kadar ağırdı bu soru.
Hamilelik...
Annelik...
Bunlar benden çok uzak kavramlardı. Hayalini bile hiç kurmadığım türden... Şimdi önce doktorun, daha sonra Emre'nin ağzından bu ihtimali duymak...
Olabilir miydi? Olmamalıydı. Çünkü yapamazdım. YGS'ye bir hafta kala düşünmem gereken test kesinlikle hamilelik testi olmamalıydı. Oysa tüm gözler bu ihtimalin üzerindeydi.
Ateş, ayağa kalkıp eliyle saçlarını karıştırdı. O, kelimelerle anlatılamayacak bir endişe ve şaşkınlığın içinde boğuşmaya çalışırken benim destek aradığım tek insandı oysa. Bu ihtimal bizi bitirebilir miydi?
Bu sırada doktor başını yeniden bana çevirdi ve derin bir soluk aldı. Bir yandan Deniz teyzenin durumu, bir yandan benden cevap bekleyen Emre ve doktor, bu karmaşanın arasında okyanusta boğulmamak için direnen iki yabancı gibi kalmış olan Ateş ve ben...
Onca düşüncenin arasında birbirimize tek kelime edecek gücümüz de, cesaretimiz de, fırsatımız da olmamıştı. Zaten ne söylenirdi ki böyle bir durumda? Birbirimize üzgün olduğumuzdan mı bahsedecektik?
"Bakın, durumu anlamakta zorlanıyorum şu an ama fazla vaktimiz de yok aslında. Bir soru sormuştum. Son adet tarihin ne?"
Doktor sorusunu tekrarladığında ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi kaçırdım.
"Ben... bilmiyorum. Emin değilim. Sanırım 17 Şubat." diye kekeleyerek verdiğim cevap sonrasında doktor geçip masasına oturdu yeniden.
"Zaten bir hafta gecikmişsin. Eğer hamileysen bu kanama bebek için risk taşıyor olabilir. Kan testi de üç saatten önce çıkmaz." derken hıçkırıklarımı tutamadım ve gözyaşlarım artık benden bağımsızca akıyorlardı gözlerimden.
Bu sırada doktor ayağa kalkıp yanıma geldi. Önümde duran küçük kare sehpaya oturdu ve yüzümdeki ellerimi çekip tuttu.
"Bak, durumu bilmiyorum ama zor olduğunu anlayabiliyorum. Beklemediğin bir şey miydi, bekâr mısın bilemiyorum. Her neyse ne... Şimdi sakin ol, tamam mı? Bir abla gibi konuşacağım seninle. Şu an sağlığından daha önemli bir şey yok. Kısaca ultrasondan bir muayene edeceğim sadece." diyerek beni teselli etmeye çalışan kadına hiçbir şey söyleyemedim. Artık ne gurur, ne utanç, hiçbiri kalmamıştı. Yalnızca korku....
Neydi sanki beni korkutan? Ailemin tepkisi mi?
Kesinlikle, evet.
Bu yaşımda hiç beklemediğim bir hamilelik, hayalimde bile canlandıramadığım bir bebek mi?
Bu da, evet.
Okulum, gelecek planlarım mı?
Bu aklımın yalnızca ufak bir köşesinden geçen, diğerlerine göre çok daha basit bir sebep olsa bile yaşattığı korku, bana kalp krizi geçirtebilecek kadar güçlüydü.
Oysa kalbim zaten fazlasıyla utanç ve korkuyla doluydu zaten. Kalbim yeterince yorulmuştu oysa.
Onu başımı sallayarak onaylarken başımı hafifçe kaldırdım.
"Bana biraz izin verir misiniz? Birkaç dakika... Biraz hava almam gerek." dediğimde doktor omzumu sıvazladı.
"Tamam. Yüzünü yıka. Kendini toparla. İyi hissettiğinde gel yanıma. Bir muayene edelim. Dediğim gibi, riskli bir durum olabilir. Fazla geç kalma." dediğinde başımı sallayarak onayladım onu yalnızca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...