(Yeni bölüm için 70 oy ve 40 yorum bekliyorum. 🤗
Okunma sayımıza göre oldukça az bir değer olduğunu biliyorsunuz. Lütfen oy vermeden geçmeyin.☺️😍❤️😘)
Görkem'den...
Sırtımda hissettiğim acı yüzünden arabada geriye yaslanamıyorken, bir yandan da arabanın fren yaptığında sırtımı çarpma ihtimaline karşılık, arabada tutunabileceğim her yere tutunuyordum. Sanki bu komik bir durummuş gibi sürekli bana bakıp gülen gözlere aldırış etmemek gerçekten zordu.
Tamam, kabul... Belki biraz komik olabilirim o an. Sadece biraz...
Evin önüne geldiğimizde annem ve Deniz teze taksi ücretini ödemek için tartışırken ben serin havanın, alev almak üzere olan sırtımda yaratacağı hafif dokunuş umuduyla taksiden indim hızla.
Oysa tek bir ağaç yaprağı kıpırdamayacak kadar durgundu hava. Bulutlu, insanı biraz karamsarlığı itebilecek, kahveye yöneltebilecek, uyku getirebilecek ve penceredeki manzarayla birlikte hayallere daldırabilecek bir hava...
Beklediğim esintiyi bulamamış olmamın verdiği hayal kırıklığı eşliğinde apartman kapısına yöneldim. Bu sırada Deniz teyze ve Cemre'nin karşı apartmana geçtiklerini görünce onlara hafifçe gülümseyerek el salladım. Nasılsa akşama hep birlikte olacaktık.
Güya o gittiğimiz yere yorgunluk atmaya, masaja gitmiştik değil mi? Üzerimden kamyon geçmiş gibi hissetmem bir yan etki falan mıydı acaba?
Annem yanıma gelince demirlerine maymun gibi dolandığım apartman kapısından birkaç adım uzaklaştım ve anneme kapıyı açabilmesi için alan tanıdım. Annem kapıyı açtığında ise tam içeri girecekken onu hafifçe itip önce kendim girdim içeri. Hızla merdivenleri çıkarken uzun zaman sonra karşıma yeniden Kıvanç çıktı. Onu görünce bir an duraksamış olsam da onun yüzünde beklemediğim bir gülümseme vardı. İçten bir gülümseme...
"Bayadır görüşemiyorduk. Yani ben pek uğrayamıyordum buraya aslında. Sen hala buradasın gibi." dediğinde istemsizce üzerime yerleşen gergin ifadeyi gizlemeye çalışarak gülümsedim.
"Evet, öyle. Hep buradaydım. Sen biraz uzaktın. Yani fiziksel anlamda değil..." dediğimde çarpık bir gülüş ele geçirdi yüzünü.
"Böyle olması gerekmiyor muydu?" diye sorduğunda annemin apartmanın önünde Deniz teyzeyle akşam hazırlıkları için konuştuğunu duydum. Bunun verdiği rahatlıkla yeniden dikkatimi Kıvanç'a verdim.
"Yani ben sana ergenliğinin zirvesindeki bir çocuk gibi onca aptal şey söyledikten sonra her şey aynı kalamazdı. Senin rahatsız olma ihtimaline karşılık olarak, uzak durdum senden. Yani birlikte büyüdük sonuçta. Aynı parkta oynadık, hava kararmadan önce aynı saatlerde aynı mahalleye koştuk, yaşayabileceğimiz her türlü saçma, çılgın şeyleri birlikte yaşadık. Tüm bunlar sana bağlanmam için yeterliydi. Dedim ya işte, ergenliğinin zirvesindeki bir çocuk gibi... Yani beni yanlış anlamanı istemiyorum. Sonuçta bir dizide değiliz ve takıntılı âşıklar günlük hayatta çok rastladığımız bir şey değil. Ben de onlardan biri değilim. Çok küçük yaşlarımda senden hoşlandığımı hissettim. Git gide artan bir duygu değildi benimkisi. Aynı seyirde ilerleyen saf ve çocuksu bir histi. Bu yüzden sana bundan bahsetme gereği duymadım hiç. Zaten hep birlikteydik, birlikte güzel zaman geçirirdik. Bunlar da bana yeterdi. Sonra o gün, Ateş'le tartıştığımız o saçma gün hormonlarım fıkır fıkırdı sanırım. Garip bir şekilde seni sahiplenmeliyim gibi hissettim. Öyle de davrandım. Duygularımı kontrol edemeyecek kadar zirveye taşıyan bendim. Abartılacak, ya da beni kıskançlık krizine sokacak şeyler yoktu ortada. Ya da gelip sana hislerimi tutku dolu bir aşkmış gibi anlattığımda ne düşündüğümü bilmiyorum ama söylediğim kadar güçlü bir duyguyu tam olarak tanımazken sana karşı beslediğim hisler değildi bunlar. Sonra yalnız kalıp biraz düşünmeye fırsatım olduğunda hissettiğim şey yine de kıskançlık değildi. O an saçmaladığım farkına varmam uzun sürmedi. Tabi sana saplantılı âşıklar gibi haykırdıktan sonra aslında bunların gerçek duygularım olmadığını yeni fark ettiğimi sana söyleyemezdim. Çocuktan beri süren çok güzel bir dostluğumuz vardı ve aramıza güvensizlik sokmuş olmanın üzüntüsünü hissettim sadece. Seni hala tabi ki seviyorum. Ama duygularımın yönünü artık tam anlamıyla çözebiliyorum ve sana karşı hissettiğim şey fazlasıyla dostça. O içimdeki ergen çocuktan bağımsız bir iradeyle söylüyorum bunu. Seninle eskisi gibi dost olmak beni çok mutlu eder, pişmanlığım azalır biraz. Ama bu seni artık rahatsız edecek bir şey haline geldiyse seni anlayabilirim. Ve haklısın da..." dediğinde bu uzun konuşmasını sessiz soluklarla dinledim. Şaşkın bir ifadeyle ama gülümseyerek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...