8. BÖLÜM

11.4K 482 25
                                    


(Multide Ceyhun ve Görkem'in annesi Semra var🤗😜)

Biz Cemre ve Eymen'i rahatsız etmemek için evlere dağılmaya karar verdik. Zaten akşam olmak üzereydi. Ama Ozan'a söz vermiştim. Onu parka götürecektim. Ve Ateş'in de gelmesini istiyordu. Başıma gelecekleri bile bile sordum Ateş'e. "Akşam için bir planın var mı?" Bir anda gözleri kocaman açıldı. Hemen arkasından, toparlanıp sırıtmaya başladı. "Akşam derken? Ne istiyorsun ki? İstersen bize geçelim. Ev boş. Kimse yok." deyince baştan aşağıya kıpkırmızı oldum. Koluna yumruk attım. "Fesat mısın sen biraz?" dediğimde yüzünü buruşturup gülmeye devam etti. "Belki biraz." diye cevap verdi. Oflayıp ona döndüm. "Bak, Akşam Ozan'ı parka götüreceğiz ve o senin de gelmeni istiyor. Bugün onu evde bıraktığım için vicdan azabı çekiyorum ve onu mutlu etmek istiyorum. Ve bunun için de bana sen lazımsın."
Yüzünü ukala bir tavır sardı. Ellerini ceplerine koydu. "Beni daha fazla görebilmek için çocuğu bahane ediyorsun. Benimle açık konuşabilirsin. Benden etkilendiğini biliyorum. Alışık olduğum bir durum bu. İlk değilsin yani." dediğinde ona yavaş bir tokat attım. Eliyle yüzünü ovuşturdu. "Sen kendini ne zannediyorsun? Ben neden seni görmek isteyeyim? Seni çok şımartmışlar çocuk! Biraz büyüdüğünde yeniden konuşalım! Bu arada ilk tokat attığım erkek değilsin." dedim. Bana güldü. "Bana tokat atan ilk kızsın. Hatanı anladığında yeniden konuşalım." dedi. Beni, benim lafımla vurmaya çalışıyordu! "O günün gelmeyeceğini anladığında yeniden konuşalım." dedim. Hala sırıtıyordu. "Benimle konuşmak için bahane arıyor gibisin." dedi. Alaycı bir tavırla, "Aynen ya sorma! Seninle konuşmadığım günü yaşanmamış sayıyorum." dedim. Hemen cevap verdi. "Biliyordum. Gerçekleri söylemenin vakti gelmişti." dedi ukala bir tavırla. Arkamı dönüp yürümeye başladığımda sessizce mırıldandım. "Gerizekalı." Arkamdan gülüyordu. "Seni duydum." dedi. Gülümsedim ama arkama dönmeden Emre'nin arabasına doğru yürümeye başladım. Emre, Ateş ve Ceyhun vedalaştıktan sonra Emre arabaya bindi ve sürmeye başladı. Tam biraz ilerleyecektik ki Ateş arabasıyla dibimize kadar girip bana camdan bağırdı. "Akşam boşum." dedi ve sırıtarak gaza bastı. Emre'nin gözleri yerinden çıkacak gibiydi. "Akşam ne yapacaksınız siz, oğlum? Bana bak gider Semra teyzeme söylerim. Evlendirir sizi. Allah verir belanı." dediğinde koluna vurdum. "Salak mısın sen? Sakın anneme bir şey söyleme." Sözümü devam ettirmeme izin vermedi. "Olur, başka bir isteğin var mı? Siz bütün geceyi-" derken elimle ağzını kapattım. Ben konuşmaya başladım. "Sus ve beni dinle. Gece onunla hiçbir şey yapmayacağım. Akşam bizimle parka gelmesini söyledim. Ozan istedi. Ondan bahsediyordu." Elimi ağzından çektim. Derin bir nefes aldı. "Öyle desene o zaman kardeşim. Gece boşum falan deyince insan güzel şeyler hayal edemiyor!" Onun bu haline güldüm. "Eğer konuşmama izin verseydin, açıklayabilirdim." dedim. Yola bakarken benimle konuşmaya devam etti. "Zaten yapamazsın sen öyle bir şey. Sıkar biraz! Semra teyzem senin kemiklerini tek tek kırar, köpeklere atar. Damarlarını deşer. Bağırsaklarınla, kazak örer!" deyince başımı sallayarak onayladım onu. "Yapar valla!" dedim. İkimiz de gülmeye başladık.

Eve geldiğimizde kapıda bizi Ozan karşıladı. Kucağıma atladı. Ben de onu kucağıma alıp öptüm. Salona yürümeye başladık. Koltuğa oturdum. Ozan'ı da kucağıma oturttum. Ozan çok sıkılmış görünüyordu. "Abla, hadi parka gidelim." dedi dudağını bükerek. Zaten bebek şivesiyle konuşuyordu. Bir de dudak bükünce iyice dayanılmaz oluyordu. Elimle burnunu sıktım. Gülümsedim. "Tamam. Cemre ablan gelsin. Ben de bir üstümü değiştireyim gideriz." dedim. Gözlerini açıp merakla sordu. "Ateş abi de gelecek mi?" Başımı salladım. "Büyük ihtimalle gelir. İşi olmadığını söyledi." dedim. Ozan'ı kucağından kaldırıp koltuğa bıraktım üstümü değiştirmeye gittim. Emre, Ozan ile ilgileniyordu. Annem temizlik yapacaktı ve bizi kovalamaya çalışıyordu. Odama gidip Hello Kitty baskılı pijamalarını giydim. Nasılsa hava karanlıktı ve kimse benim kıyafetime dikkat etmezdi. Salona geçtiğimde annem üzerine bir toz bezi fırlattı. "Gidene kadar bana yardım et." dediğinde koşarak Ozan'ın yanına gittim. Onu kucağıma aldım. Emre'ye de gözlerimle kapıyı işaret ettim. "Anne biz de tam çıkıyorduk." dedim ve ayağıma spor ayakkabılarımı geçirip merdivenleri koşarak inmeye başladık. Annem ise arkamdan hiçbir tepki vermedi. O alışıktı benim kaçışlarıma. Belki de hemen gitmem için bilerek yapmıştı bunu. Fark etmez! Sonuç olarak ben temizlik yapmaktan bir şekilde kurtuldum ve parka doğru yürümeye başladık. Parka gelince Ozan'ın elini bıraktım. Koşarak kaydıraklara gitti. Emre'yi de onun peşinden gönderdim. İstemese de çenemden kurtulmak için kabul etti. Ben de salıncağa oturdum. Cebimdeki çikolatayı çıkardım. Paketini açtım. Çikolatamı yerken yavaş yavaş sallanmaya başladım. O sırada Cemre geldi. Yanımdaki salıncağa oturdu. Çikolatamı ortadan ikiye bölüp yarısını ona verdim. Ki kolay kolay çikolatamı kimseyle paylaşmam. Sadece özel, değerli insanlar...

Cemre'yi hemen sorguya çektim. Gülümseyerek, "Ee ne yaptınız bugün Eymen'le baş başa?" diye sordum, 'baş başa' kısmını vurgulayarak. Sanki utanmış gibiydi. Yüzüme bakmadan açıklamaya başladı. "Imm hiççç ne yapacaktık ki? Siz alışveriş yaparken biz çok sıkıldık. AVM'nin yanında da lunapark vardı. Oraya gidelim dedik. Siz de gelirsiniz diye düşünmüştük ama siz gelmeyince biz de çok kalmadık zaten." Başımı salladım. "Anladım." dedim gülümseyerek. O sırada arkamdan biri oturduğum salıncağı güçlü bir şekilde itti ve salıncak hızlandı. Başımı çevirdim. "Emre durdur şu-" sözümü tamamlayamadım, onun Emre değil Ateş olduğunu fark edince. Ateş'in elinde bir poşet vardı. Poşetin içi görünüyordu. Çikolatalar vardı. Acaba bana inat mı yapıyordu. Ayaklarımla salıncağı durdurdum. Ateş elindeki poşeti sallayıp sırıtıyordu. "Birilerinin canı çikolata çekmiş olabilir diye düşündüm." deyince kesinlikle emin oldum bana inat yaptığına!
Bir kez eline düştük ya hemen kullan!

Kaşlarımı çattım. "Ya sussana. Bu dalga geçilecek bir şey mi?" dediğimde hala sırıtıyordu. Yapmacık bir tavırla konuşmaya başladı. Gözlerini kaçırıyordu. "Ozan'ı kastetmiştim ben ama sen üstüne alındın. Canın çikolata istiyorsa çekinme yani, gel yanımıza." dediğinde gözlerimi devirdim. "Yok canım kalsın. Benim canım çikolata falan istemiyor." dedim. Süründürmek zorundaydı sanki. İnsan gibi gelip çikolataları ikram etse asla geri çevirmezdim. Ama şu an kabul etsem dalga geçeceğini biliyordum. Şaşırmış gibi gözüküyordu. "Ama sen şey değil miydin?" dediğinde gözlerim yerinden fırlayacak diye korktum bir an. Yerden aldığım taşı onun bacağına attım. "Ya sen neden bu kadar rahatsın? Senin yerine de mi ben utanayım? Bu kızsal bir durum sen burnunu sokmasana!" dediğimde  sırıtarak poşetten bir çikolata çıkarıp bana attı. Çikolatayı yakaladım. "Tamam, burnumu sokmuyorum bu 'kızsal duruma'. Ama artık gizli saklı kalmadığına göre kimsenin yerine utanmana da gerek yok. Kendin hariç! Bu arada 'kostümün' çok güzelmiş." dedi pijamalarımı işaret ederek. Resmen benimle dalga geçiyordu ve çok eğleniyordu. Pislik!

Neden bilmiyorum ama Ozan, Ateş'i çok seviyordu. Ateş ona arabasıyla birkaç tur attırdı. Ozan arabada uyuyakalınca Cemre Ve Emre'ye direk eve gideceğimizi söyledik. Ateş bizi evin önüne kadar getirdi. Arabadan inecekken kolumdan tutup beni kendine çekti. Bir an için çok yakındık. Kalbim ağzında atıyordu sanki. Sırıtmaya başlayıp kolunu arka koltuğa uzattı ve benden uzaklaştı. Derin bir nefes aldım. Bana, hala içi dolu olan çikolata poşetini uzattı. "Sen de kalsın." dediğinde poşeti elinden aldım. Bir hışımla araban indim. Arka koltuğun kapısını açtım. Ozan'ı kucağıma aldım ve uyandırmamaya çalışarak apartmana girdim. Ben apartmana girene kadar bekledi beni.

O ukaladan beklenmeyecek bir incelik! Allah razı olsun!

Evin önüne gelince zor da olsa zile bastım. Annem kapıyı açtı ve hemen Ozan'ı aldı kucağımdan. Ben de içeri girdim. Hemen odama geçtim. Saat 21.06'ydı. Odama girdim. Televizyonumu açtım. Bugün dizim yoktu ve kanalları gezip durdum. En sonunda bir çizgi film kanalı açtım. Hemen yanında duran çikolata poşetine baktım. Gülümsedim. Poşeti çekip içindeki çikolatalara baktım. İçinden en sevdiğim olan, karamelli çikolatayı çıkardım. Karamelli her şeye bayılırım aslında ben. Çikolatadan bir ısırık aldım. Yatağıma oturup ayaklarımı uzattım.

Yarın okul olduğu aklıma gelince ağlamak istedim. Bu anın büyüsü uçup gitti. O sırada içeriye annem girdi. Bizim ailede bir kapı çalma alışkanlığı falan yok. Herkes istediği yere dingonun ahırı gibi girip çıkabilir.

Ozan annemin kucağındaydı ve hala uyuyordu. Ozan'ı yatağına yatırdı. Yanıma gelip kumandayı aldı. Televizyonun sesini kıstı. O sırada poşeti görünce, "Oha Görkem. Sayende her ay çikolataya bir servet yatırıyoruz. Şeker koması gireceksin!" deyip elimden çikolatamı aldı. "Anne yaa!" diye cırlasam da o bu hallerime alışkındı ve artık etki etmiyordu.

Elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi hissediyordum kendimi. Annem yanıma oturdu. "Yarışmaya çok az kaldı. Sadece iki hafta. Heyecanlı mısın?" dediğinde gülümsedim.
"Çok! Deli gibi heyecanlıyım. Büyük ihtimalle sahnede düşüp bayılacağım." dediğimde kaşlarını çattı. "Tövbe de kız!" deyince sırıttım ve söylediğini yaptım. "Tövbe."

(Arkadaşlar, bir bölümün daha sonundayız. Ben yazarken çok eğlendim.🤗😜 Umarım sizler de okurken eğlenmişsinizdir. Lütfen hikaye ile ilgili iyi/kötü düşüncelerinizi yorum olarak belirtin. İnanın ben tüm yorumlarınızı okuyorum ve hepsine çok değer veriyorum. 🤗Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi çoooooo...k seviyorum❤️❤️Yeni bölümde görüşmek üzere🔥🔥)

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin