(Multide Ateş var🔥❤😍☄️😝)
Yataklar hazırlandıktan sonra herkes yerlerine yattı. Biz yatakları hazırlarken babam ve eniştem de yarın için plan yapmışlar. Ormanlık bir piknik alanına gitmeye karar vermişler.
Sabah uyandığımda babam ve eniştem evde değillerdi. Kasaba gitmiş olmalıydılar. Annem beş dakika arayla odaya gelip beni uyandırmaya çalışıyordu. Sonunda kalktığımda annem beni yanına çağırdı. Hemen mutfağa geçtim. Masanın üzerinde yoğurulmayı bekleyen hamur, pişirilmeyi bekleyen kek ve soğumayı bekleyen bir pasta vardı. Annem bunların hepsini tek başına mı hazırlamıştı? Öyle olmalıydı çünkü henüz herkes uyuyordu ve saat sabah 08.00'di.
Annem, tezgahın üzerinde bir kasede kısır yapıyordu. Bana seslendi. "Görkem, şu hamuru biraz yoğur, kızım. Sanki biraz sert gibi oldu. Kıvamına bak da ona göre üzerine su falan ilave edersin. Hızlı ol yavrum, hadi çocuğum! Daha o hamurdan poğaça yapılacak, pişecek, kahvaltı hazırlanacak. Çok işimiz var!" dedi.
Anneme cevap verecek, itiraz edecek gücü kendimde bulamadım sabah sabah. Bu yüzden çaresiz ve umutsuzca geçip masaya oturdum. Hamurun bulunduğu kabı kendime doğru yaklaştırdım. Üzerindeki örtüyü kaldırıp elimi hamura batırdım. Aslında kıvamı güzel gibiydi. İki elimi de komple hamura daldırıp yavaşça yoğurmaya başladım. Yeni uyandığım için henüz yumruğumu bile sıkamıyordum!
Ben hamurla oynarken annem kontrol etmek için yanıma geldi. Gerçekten oynuyordum hamurla. Annem kaşlarını çattı. "Mundar ettin hamuru! Düzgün yap şunu, kızım. Oynamayı bırak. Ceviz büyüklüğünde yuvarla hamuru. Zaten pişerken çok kabarıyor." dedi. Başımı sallayarak onayladım onu. O sırada yanımıza halam geldi gülümseyerek. "Rahat bırak kızı, Semra. Ben hallederim poğaçayı." dedi. Ben de fırsattan istifade edip hemen masadan kalkıp halamın yanağını kısaca öptüm. O da bana gülümsedi.
Tam odama girecekken kapı benden önce açıldı ve Özge çıktı karşıma. "Günaydın." dedi bana. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. "Günaydın." dedim. Ben içeriye geçerken o da peşimden geldi. "Babamlar yok mu?" diye sordu. Başımı olumsuz anlamda yukarı aşağı salladım. "Kasaba gitmişler Ozan'ı da alıp." dedim. Gülümsedi. "Güzel bir gün olacak gibi." dedi. Tek kaşımı kaldırdım. "Şüphen mi var, kardeşim? Ben daha az önce hamur yoğuruyordum. Ben bu kadar emek verirken tabi ki güzel olacak." dedim. Bir süre düşünüp yeniden söze girdim. "Senin düğünün de çok güzel olacak çünkü ben asla dans pistinden inmeyeceğim! Sizin ilişkiniz için de çok emek verdim! Ben dün sizin için erkenden kalkım, sarma sardım, bugün hamur yoğurdum! Dolayısıyla nikah şahidin de ben olacağım. Ben olacağım değil mi?" dedim emin olmak istercesine. Kıkırdadı. "Tabi ki sen olacaksın. Boşuna mı geldik İstanbul'a kadar?" dedi. Keyfim yerine geldi, gülümsedim. "Bu arada ben bu kadar heves etmişken, siz ne zaman evleneceksiniz?" diye sordum merakla. Hemen söze atladı. "Daha nişanı bile yapmadık. Ne acelen var?" dedi gülerken. Kaşlarımı çatıp hemen cevap verdim. "Tabi ki acelem olacak! Ben şu an nişana değil, düğüne odaklanıyorum. Nişanda dans edebileceğimi sanmıyorum." dedim bilmiş bir tavırla. Gülümseyerek karşılık verdi. "Yaza doğru evleniriz her halde. Sen de bol bol halay çekersin." dedi sevecen bir tavırla. Ben de cevap verdim hemen. "Tabi çekerim! Halay başı olacağım ben!" dedim. Özge de iyice gaza gelmişti. "Ol valla, coştur geceyi!" dedi coşkuyla. İkimiz de kıkırdamaya başladık.
Annemin sesini duyduk o sırada. "Kızlar, hadi gelin. Kahvaltı hazır." dedi. Kahvaltının hazır olduğuna asla inanmıyordum. Bu annemin beni yanına getirtmek için sıklıkla kullandığı bir yöntemdi. Yine de ben her seferinde sanki inanmış gibi yapıp yanına gidiyordum çünkü ben gitmeyince annem geliyordu. Ayrıca elinde terliği de eksik olmuyordu. Henüz ölmek için genç olduğumu düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...