25. BÖLÜM

8.8K 390 52
                                    

(Multide Ateş var🔥😍☄️)

Ateş'ten...

Gözlerimi zor da olsa açmaya çalışıyordum. Sanki göz kapaklarım büyük bir ağırlıkmış gibi geliyordu. Açmak zordu. Bir ses çınladı kulaklarımda. 'Bu ses Görkem'in sesi mi yoksa bilinçaltım bana oyun mu oynuyor?' diye düşündüm. Ses git gide netleşince emin oldum. Bu ses onun sesiydi. Şarkı mı söylüyordu, hem de bana? Gözlerimi araladım. Onun gözleri ise kapalıydı.

Bu şarkıyı biliyordum.
'Kolpa- Beni aşka inandır'...

Ama, neden bu şarkıydı ki? Bana bir şey mi söylemeye çalışıyordu?

Yok daha neler?

Gitar çalmayı da öğrenmişti. Ben kaç yıldır burada uyuyordum? Gitar çalabilmesi  zordu, biz çalıştığımızda hiçbir şey beceremiyordu.

Gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Normalde heyecanlandıran, içimi ısıtan sesi şimdi titriyordu. Ağlaması hoşuma gitmiyordu. O ağlamamalıydı!

Şarkı bittiğinde gözlerimi yeniden kapattım. Onu izlediğimi görmesini istemedim. Hıçkırıklarını duydum. Yine ağlıyordu!

"Uyan artık! İddiayı ben kazandım. İstediğimi yapmak zorundasın! Uyan şimdi." dedi gözyaşları arasında. Buna daha fazla dayanamazdım. Gözyaşlarını durdurmak istedim. Yavaşça gözlerimi aralayıp, "Kazanamadın. İki yerde hata yaptın. Ben kazandım." dedim. Sesim bile bir garip çıktı. Uzun süredir uyuyor olmalıydım. Bana gülümseyerek baktı. Ağlaması şiddetlendi ama artık gülüyordu. Gitarı koltuğa bırakıp yanıma geldi. Boynuma sıkıca sarıldı. Alnımda hissettiğim ağrıyı umursamadan başımı kaldırmaya çalıştım. "Yine sen kazandın." dedi. Dudaklarından bir hıçkırık daha döküldü. Başını boynuma gömdü.

O sırada içeriye babam girdi. Görkem onu fark edince hemen benden ayrıldı. Ayağa kalkıp geriye çekildi. Bu sıada babam bana doğru yaklaştı. Gözleri kıpkırmızı ve dolu doluydu. "Sonunda, sonunda uyandın." dedi buğulu sesiyle. Sanki ağlamamak için direniyor gibiydi.

Görkem gözyaşlarını silip koltuktan gitarı aldı. "Ben sizi yalnız bırakayım." deyip çıktı odadan. Aslında ona biraz daha sarılmak güzel olabilirdi.

Babam yanıma gelip oturdu. Yattığım yatakta doğrulmaya çalıştım. Babam yatmam için ısrar edince tekrar uzandım. Babam derin bir nefes aldı. "Bir haftadır uyanmanı bekliyoruz. Beklemek çok zormuş. Elimden hiçbir şey gelmeden; zamanını, saatini bilmeden, sonucunu bilmeden beklemek zormuş." dedi.

Ben baya seviliyornuşum aslında. Herkesi çok bekletmişim, üzmüşüm. Babam yeniden söze girdi. "O kız, her gün buradaydı. Yanına girebilmek için ortalığı birbirine kattı. En sonunda Ceyhun hemşirelerden birine rüşvet verdi. Kim o?" diye sordu.

Gerçekten bu kadar üzülmüş müydü? Onun için bu kadar değerli miydim? Oysa hiç öyle davranmıyordu. Gerçi o kaza geçirseydi ben hastaneyi yıkardım ama onun benim için yapabileceğini düşünmemiştim hiç. Bunu öğrenmek hoşuma gitti.

Babamın meraklı gözlerini fark edince cevap verdim. "Bizim sınıftan bir kız." diye kısaca açıkladım. Yüzüme bakmadan, "Sıradan bir arkadaş gibi değildi pek. Çok ağladı." dediğinde sırıtmaya başladım. "Ağlar." dedim bilmiş bir tavırla, başımı sallayarak. Babam, "Ben doktoru çağırayım." dedi ayağa kalkarken. Başımı sallayarak onayladım onu. Babam da kapıya doğru yönelip çıktı odadan.

Çok geçmeden doktor geldi odaya. "Geçmiş olsun. Ağır bir travma atlattınız? Nasılsınız?" diye sordu. Hafifçe gülümseyerek, "Bomba gibiyim." dedim. Doktor da gülümseyerek karşılık verdi. "Güzel. İyi görünüyorsunuz. Biz yine de emin olalım." deyip bana doğru yaklaştı. Elindeki feneri çıkarıp gözüme tuttu. Takip etmemi isteyip sağa sola ilerletmeye başladı. Gülümseyerek söndürdü ışığı. "Tedbir olarak iki gün müşade altında olacaksınız. Daha sonra taburcu olabilirsiniz. Şimdi sizi normal odaya alalım. Geçmiş olsun." deyip çıktı odadan.

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin