29. BÖLÜM

8.5K 406 102
                                    

(Multide Görkem var 😜🌸💞🤗)

Sabah uyandıktan sonra hemen banyoya geçip saçlarıma baktım. Gece rahat uyuyabilmek için topuz yapmıştım ve şu an darmadağın olmuştu. Hemen saçımdaki tokayı çıkardım. Saçlarım enseme dökülürken ben de ellerimle saçlarımı salladım. Çok kurcalamadan serbest bıraktım.

Odama geri dönüp formamı da giydikten sonra salona, annemlerin yanına geçtim. Ozan bugün erken uyanmıştı. Annem ona kahvaltı yatırıyordu. Beni görünce babam, "Günaydın, kızım."  dedi gülümseyerek.   Ben de ona, "Günaydın." diyerek karşılık verdim. Hemen ardından annem de baba dönüp, "Günaydın. Hadi gel otur sofraya. Geç kalacaksın." dedi. Ben de geçip kendi yerime oturdum.

Kahvaltıdan sonra odama geçip çantamı hazırladım. Telefonumu da alıp kapıya doğru yöneldim. Annem ve babam henüz evden çıkmayacaklardı. Kapının önüne gelip üzerime kalın bir hırka aldım. Siyah botlarımı da giydikten sonra kapıdan seslendim salona. "Anne, ben çıktım." dedim haber vermek için. Annem de bana bağırdı. "Tamam. Dikkat et kendine." dediğinde kısaca "Tamam." deyip kapıyı kapattım. Merdivenleri hızlıca inip apartmandan çıktım. Cemre'yi beklemeye başladım.

Çok geçmeden karşı apartmanın kapısı açıldı ve Cemre çıktı koşarak. Yanıma geldi. Her sabah olduğu gibi suratı asıktı. Uyanmak onun için işkenceydi.

Birlikte otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Otobüsü bekliyorduk ama gelmedi. Geç kalmak üzereydik. Yetişmemiz neredeyse imkansızdı ama lanet otobüs gelmiyordu. Yaklaşık yarım saat bekledik daha sonra Cemre isyan etti. "Yeter artık Görkem! Eve dönelim, zaten yetişmemiz imkansız." dedi. Ofladım sıkıntıyla.

O sırada otobüs durağının hemen önünde kırmızı bir spor araba durdu. Ateş'in arabasının kırmızı olanıydı. Arabanın camları siyah olduğu için içeride kim olduğunu göremedim.

Ateş'ten...

Otobüs durağında olacağını tahmin etmiştim zaten. Oradaydı. Onu okula bir süre ben götürecektim. Cenk tehlikesi ortadan kalkana kadar en azından. Otobüs durağının önünde durdum bir süre. Daha sonra onun da beni görebilmesi için camı açtım. Beni görünce gözleri kocaman oldu. "Sen hala araba mı kullanıyorsun? Hiç ders almıyorsun sanırım!" dedi. Ona saçmaladığını belli eden bakışlarla baktım. "Aynen, ben ders almıyorum ama eğer ben öleceksem sen de ölmelisin. Bu yüzden seni almaya geldim. Hadi atla." dedim sırıtarak. O sırada o da bana sırıtmaya başladı ve arabama yaklaştı. Bineceğini sanıyordum ama gelip benim kapını açtı sonuna kadar. "Hadi atla. Otobüs gelir birazdan." dedi. Şaşkın bakışlarını ona çevirdim. "Ne otobüsü? Saçmalama Görkem! Şaka mı yapıyorsun?" dedim. Bana çok ciddi bakışlarla bakarken "Şaka yapıyor gibi mi gözüküyorum?" dedi. Asla şaka yapıyor gibi gözükmüyordu ama şaka olmasını tercih ederdim. Ben ömrümde hiç otobüse binmedim ve binmeye de niyetim yoktu. Bunu ona açıkça ifade ettim. "O oksijensiz, insan yığını taşıyan şeye bineceğimi sanmıyorsun değil mi?" dedim ukala bir tavırla. O da bana aynı tavırla cevap verdi. "Bir ego yığını olduğun için seni de insandan sayıyorum. Bu yüzden o oksijensiz şeye binmende bir sakınca yok. Ayrıca şoförün senden daha kontrollü kullandığına eminim. Yani daha güvenli." deyip beni kolumdan arabanın dışına asıldı. Ben itiraz etsem de beni umursamıyordu. "Görkem, tadı kaçtı bunun! Saçmalama!" derken çoktan arabamdan indirilmiştim. Cemre bizi kıkırdayarak izliyordu ve gerçekten gülecek bir şey yoktu. Adım adım ölüme yaklaştığımı hissediyordum. Görkem beni zorla otobüs durağına çekiştirdikten sonra kolumu bıraktı. "Görkem, söz veriyorum yavaş ve kontrollü kullanacağım. Şimdi daha fazla uzatma ve bin şu arabaya. Hadi." dediğimde yüzüme bakmadan omuzlarını silkti. Oflayıp sıkıntıyla enseme dokundum. "İzin verirsen arabamı park edeyim. Yolun ortasında kaldı!" deyip arabama doğru ilerlerken bana sırıtıyordu.

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin