(Yeni bölüm için sınır 70 oy ve 50 yorum olsun öyleyse! Sınırları zorlayalım! Güveniyorum size.😝😍🙏🏻)
"Nurten abla, valla yeter ya, tuvaletten çıkamayacağım senin okunmuş suyun yüzünden! Tuvalette giremem sınava! Geç kalacağız hadi, artık." deyip kapıya yöneldiğim sırada annem koşarak peşimden gelip kolumdan yakaladı beni.
Gözlerimi devirip başımı ona çevirdim ve ellerimi omuzlarına yerleştirip ikna edici olabilmek için göz teması kurmaya çalıştım.
"Anne, hazırım. Bekledikçe çişim geliyor, lütfen. Artık gidebiliriz!"
Annem derin bir nefes aldı ve sanki hipnotize olmuş gibi baktı bana.
"Hazırsın, evet. Tamam, tamam bence de hazırsın. Önce anneannenin elini öp, gidelim." dediğinde başımı sallayarak onayladım onu. Salona yöneldiğimde kapıdan anneannemin uyuduğunu gördüm. Yavaş adımlarla ona yaklaştım.
"Anneanne, ben gidiyorum." dediğim anda irkildi ve başını kaldırdı hafifçe.
"Nereye?" diye sorduğunda istemsizce güldüm.
Üç gündür anneannemin evinde kalıyorduk annemle birlikte. Üç gündür delice soru çözüyordum. Üç gündür onca aile içi sorunumuz olmasına rağmen gündemimiz bugün gireceğim sınavdı. Elbette anneannem bunların hiçbirini hatırlamıyordu ve bu aslında beni şaşırtmıyordu.
"Sınava gidecektim ya, anneanne." dedim ona hatırlatmak istercesine.
Şaşkınlık ve telaş içinde doğruldu ve dağılmış olan beyaz saçlarının arasından geçirdi ellerini.
"Nurten, okunmuş pirinç verdi mi sana?" diye sorunca sakin kalabilmek adına derin bir nefes aldım. Hafifçe eğilip anneannemi alnından öptüm.
"Merak etme sen,sultanım, Nurten abla bana hatim indirdi az önce, ben de sınavdan önce üç fatiha, bir ihlas okudum mu tamamdır. Derece yaparım artık sınavda." dediğimde gayet ciddi bir ifadeyle başını sallayarak onayladı beni.
Arkamı döndüğüm sırada annem kapıya yaslanıp kollarını göğsünde bağlamış bizi izliyordu buruk bir tebessümle.
Sürekli olarak istemsizce onun yerine koyuyordum kendimi. İkimiz adına da acı çekmenin ötesine geçmiş bir halde buluyordum.
Bazen efkârlanacak yer arıyormuşum gibi hissederken bazen de köşe başında gazeteye sarılı bir şişe bira içen yorgun ve yaşlı bir adam gibi hissediyordum. Bu kadar yorgun ve soyut... Bir o kadar canlı ve gerçek... Acı, bazen yaşadığının tek kanıtıdır, nefes alıyor olsan da...
Annemi, anneannemin evine getirdikten sonra eve dönmek istememiştim. Çünkü bir türlü yakınlaşamıyorlardı. Belli aralıklarla annemi ağlarken görüyordum sürekli. Her insan gibi o da kendi annesine ihtiyaç duyuyor olmalıydı. Ve annesi yanındaydı. Fiziki olarak...
Annem ve ben bir yarım gibiydik. Ben annemi her ayrıntısıyla hatırlarken onun da beni hatırlaması için uğraşabiliyordum. Çoğu parçamız eksik olsa da birbirimizin varlığına alışabilmiştik.
Oysa annem ve anneannem için her şey biraz daha zordu. Onlar birlikteyken bir yarım bile edemiyorlardı. İkisi de birbiriyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu ve birbirlerine karşı uzak ama bir o kadar yakın, soğuk ama bir o kadar sıcak gibiydiler. Karmaşık ama bir o kadar da basitti...
Anneannem hiçbir zaman annemi hatırlamayacak, onun varlığına bir kez daha alışamayacaktı. Ve annem, hiçbir şey hatırlamıyor olmasına rağmen tek başına bir bütün yaratmaya çalışıyordu. En azından annemin, kendi annesinin varlığına duyduğu ihtiyacı biraz olsun bastırması için bile gerek süre bir ömür ederdi. Ve ben ona eve dönmeyi teklif edemezdim böyle bir zamanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...