(Multide Cenk var😅😡)
Hastaneden çıktığımızda hepimiz Ceyhun'un arabasına doluştuk. Arabayı Ceyhun kullandı. Onun hemen yanına ben geçtim. Eymen ve Ateş de arka koltuğa oturdular. Ceyhun yolu biliyordu bu yüzden hiçbir şey sormadı. Yaklaşık on beş dakika sonra ben söze girdim. "Daha çok var mı? Nereye gidiyoruz?" diye sordum sıkıntıyla. Ateş cevap verdi. "Biraz daha var. Anneannem şehirden biraz uzak yaşamayı seviyor." dedi. Başımı sallayarak onayladım onu.
Bir saatin sonunda geleceğimiz yere ulaştık. Büyük bir çiftlik evinin önünde durduk. Ceyhun arabayı park ettikten sonra ilk ben indim arabadan. Midem çok bulandı. Zaten hiç sevmezdim uzun yolları. Derin bir soluk aldım arabadan inince. Eymen de hemen benden sonra indi arabadan. Ateş'i düşünen yoktu o an. Sanırım bu yüzden, bize çatık kaşlarla bakıyordu arabanın içinden. Hemen arabaya dönüp inmesi için ona yardım ettim. Kendi inebilirdi aslında, o kadar kötü değildi ama sanırım hastalığın tadını çıkarmak istiyordu.
Koluna girip inmesi için ona yardımcı oldum. O da arabadan indikten sonra Ceyhun arabayı kilitledi. Hepimiz eve doğru yürümeye başladık.
Bize kapıyı beyaz önlüklü bir kadın açtı. Kadın Ateş'i görünce gülümsedi. "Hoş geldiniz. Sizi gördüğü için çok mutlu olacak." dedi. Ateş de başını sallayarak onayladı onu. Hep birlikte evin içine girdik. Evin dekoru antika ağırlıklıydı ama çok ihtişamlıydı.
Bize kapıyı açan kadının gösterdiği odaya doğru ilerledik. Orada bizi yaşlı ama oldukça sevimli bir kadın karşıladı. Kadın Ateş'i görünce çok mutlu oldu. Ateş de öyle.
Ateş, "Nasılsın tonton sultanım?" diye yaklaştı anneannesine. O sırada anneannesi bize kapıyı açan kadına döndü gülümseyerek. "Nurten, bizim komşunun oğluydu bu değil mi?" diye sordu sevecen bir tavırla. Nurten hanım gülümsedi. Ateş söze atladı. "Benim anneanne. Torunun, Ateş." dedi. Kadın biraz utandı gibi oldu. Üzüldü. Başını öne eğdi. Ateş sıkıca sarıldı ona. Onları öyle görünce burukça gülümsedim.
Ateş kollarını ayırdığında anneannesi bana gülümseyerek baktı. "Sen de şey olmalısın. Torunumun eşi, yani şey gelinim. Değil mi?" diye sordu umutla. Şaşkınlıktan gözlerim kocaman oldu. Eymen kahkaha atmaya başlayınca Ateş çatık kaşlarla baktı ona. Ben tam kekeleyerek söze girecekken Ateş konuşmama izin vermedi. "Evet sultanım. Doğru hatırladın." dedi. Ben ise ne yapacağımı bilemedim.
O sırada anneannesi gülümseyerek söze girdi. Oturduğu koltuğun yanına vurdu yavaşça. "Gel kızım yanıma. Neden öyle ayakta duruyorsun?" deyince yavaşça geçip gösterdiği yere oturdum. Ben bu kadar şaşkınken Ateş sırıtarak bakıyordu bana.
O sırada Nurten hanım, "Size yiyecek bir şeyler hazırlamamı ister misiniz?" diye sordu. Ateş hemen cevap verdi. "Aynen, Nurten abla. Çok açım." dediğinde bu kez söze ben atladım. "Imm şey ben çorba yapmıştım. Arabada kaldı." dediğimde Ateş bana şaşkınlıkla baktı. O sırada Ceyhun, "Ben alır gelirim şimdi çorbayı. Nurten abla ısıtır." deyip ayağa kalktı.
O sırada Ateş'in anneannesi de Nurten hanımın peşinden mutfağa geçti. Coşkuyla, "Ben de size biraz kurabiye koyayım." dedi. Çok sevecen ve tatlı bir kadındı. Omuzlarının hemen altındaki örgülü saçları, bembeyaz ama çok şirindi.
O mutfağa geçer geçmez kaşlarımı çatarak Ateş'e baktım. "Neden öyle söyledin? Kadın bizi evli sanıyor!" dediğimde sırıtmaya başladı. "Görmedin mi yanlış hatırladığında ne kadar üzüldüğünü? Yaşlı bir kadını üzmek istemezsin sanırım? Zaten unutacak seni yarın." dediğinde gözlerimi kaçırdım. Haklıydı. Bu durum beni çok geriyor olsa da yaşlı ve hasta bir kadını üzmek istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...