(Oy vermeden geçmeyin lütfen. Desteğinize ihtiyacım var. 🤗😍)
Sabah beni uyandıran sesin anneme ait olmaması çok da şaşırtıcı bir durum değildi. Alkol, özellikle de rakı, annemi normalden fazla çarptığından dolayı henüz yüzüne defalarca su çarpması gerekirdi uyanabilmek için. Bu hali, ona ne kadar benzediğimin bir kanıtıydı.
Babam, üzerimdeki battaniyeyi açıp aceleyle odadan çıktıktan sonra onun aksine yavaş hareketlerle yatağımdan kalktım. Ozan, dün oldukça yorulmuş olmalıydı ki hala uyuyordu. Onun uyurken yüzünün aldığı bu masum ve şapşal yüz ifadesi karşısında gülümsediğimde uykumun açıldığını fark ettim.
Tuvalet kapısının önüne geldiğimde kapı kapalı olduğu için kapıyı çaldıktan sonra gelecek olan cevabı bekledim.
"Biraz daha işim var. Yüzüm gözüm, dayak yemiş gibi. Biraz daha işim var burada." dediğinde evde tek tuvalet olmasına lanet edip odama döndüm.
Bu sabah bizi erkenden uyandırabilecek kafada bir annem olmadığı için beklenildiği üzere geç kalmıştık ve kahvaltı, yalan olmuştu. Buna rağmen gösterdiğim bu uyuşukluğun sebebi ise... Bunun sebebi benim soğukkanlı, rahat ve evin içinde koşturamayacak kadar uyuşuk kişiliğimdi.
Odama girip elimden geldiği kadar hızlı hareketlerle okul formamı giyip gece, tepeden topuz yapmış olmama rağmen yarısı enseme sarkan saçlarımı salıp ellerimle hafifçe tarayıp düzeltmeye çalıştım. İnsan içine çıkabilecek kadar normal gözüktüğüme emin olduğumda aynanın karşısında dikilmeyi bırakıp çantama birkaç defter ve kitap yerleştirdim. Ve bir de nüfus cüzdanımı...
İnanması oldukça güç olsa da bundan iki gün önce ilişki sonrası kanama şikâyetiyle salya sümük ağlayarak gittiğim 'kadın doğumcumla' bir randevum vardı. Sebep-i ziyaretimiz ise, jinekolojik muayene...
Babamın bana seslendiğini duyduğumda kafamdaki beni rahatsız eden düşünceleri dağıtıp çantamı omzuma astım. Kapının önüne geldiğimde babamın kravatını bağlamakla uğraştığını gördüm. Bu sırada ben de lavabonun kapısını tıklatıp anneme seslendim. O tabi ki de geç çıkacaktı bugün evden.
"Anne, çıkıyoruz biz. Bu arada okul çıkışında kızlarla biraz gezeceğiz biz. Biraz gecikebilirim. Ama Emre söyledi, siz de Ozan'ın sünnet işi için hastane gezecekmişsiniz. Sizin işiniz bitene kadar dönmüş olurum ben de." deyip ayakkabılarımı giymeye koyulduğumda lavabonun kapısı açıldı ve annemin dağılmış saçları, morarmış gözaltları karşımdaydı.
"Hangi kızlarla gezeceksiniz, nereyi gezeceksiniz? Ve benim neden bundan yeni haberim oluyor?" dediğinde yüzüme ikna edici bir gülümseme yerleştirdim.
"Biz de akşam karar verdik kızlarla, anne. Sen tanımıyorsun, bizim sınıftan birkaç kız gezeceğiz biraz işte. Gelince de söz veriyorum test çözeceğim." diyerek son cümlemle özellikle ikna ediciliğimi arttırmıştım.
"Öyle olsun. Geç kalma." deyip lavabonun kapısını kapatan annemin ardından diğer ayakkabımı da hızlıca ayağıma geçirdim. Babam da bu sırada hazır olduğunda birlikte merdivenlerden inmeye başladık.
"Hadi söyle, nereye gideceksin bakalım?" diyen babama şaşkınlıkla çevirdim başımı.
"Söyledim ya baba, gezeceğiz biraz." dediğimde babam alaycı bir gülümsemeyle baktı yüzüme.
"Hadi ama Görkem, yalan söylediğini anlamak zor değil. Sen ne zaman bir grup kızla gezmeye gittin ki? Sinemaya, alışverişe falan gidecek olsan Cemre'yle giderdin. Ki zaten bunu da bizden gizlemezdin. Düşünüyorum, Ateş'le bir yere gidecek olsan onu da söylerdin gibi geliyor, çünkü zaten uzun bir süredir bunun farkındayız. Benim bir fikrim yok, bu yüzden sen açıkla." dediğinde buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...