42. BÖLÜM

5.7K 269 54
                                    


(Multide Görkem var.💞😋🔥😊)

(Yeni kapağımızı nasıl buldunuz?😋 Ben çok beğendim. Sizin görüşlerinizi de çok merak ediyorum.🤗)

Görkem'den...

Ateş arkasını dönüp giderken elimden gelen hiçbir şey yoktu. Böyle olmamalıydı. Böyle bitmemeliydi. Bitmemeliydi. Oysa her şey onu kaybetmekten korktuğum içindi. Her şey, güvenmekten korktuğum içindi. Beni sevebileceğine ihtimal veremediğim içindi. Keşke böyle olmasaydı. Güvensizliğim ona değil, aşkaydı.

Ben duygularım konusunda kendime hiç dürüst olamamıştım zaten. Cesur olamamıştım. Ben, belki de kalbim ilk kez onun için çarptığında "Uzak dur!" diye bağırmıştım ona. Ona karşı hissettiklerimi geçiştirmek için ona ukala demiştim, ego yığını demiştim. Aslında bunlar, dile getiremediğim sözlerin dilime olan yansımasıydı. Bir bakıma sevgi sözcükleriydi.

Şimdi sevgimi kendime itiraf etmişken, aramızdaki en büyük engeli aşmışken aramıza aşılması çok daha zor duvarlar örmüştüm. Aramıza bir güvensizlik sokmuştum. Aramıza büyük bir mesafe koymuştum. Onu ihanetle suçlamıştım. Bizden geriye kalan, yalnızca beynimde yankılanan şarkıydı: "Bitti mi hikayemiz? Bu, ne biçim son, böyle?"

Cemre beni dürtünce, ağlamaktan ağrıyan başımı ona çevirdim. Konuşması için bekledim. "Görkem, tamam, hatalısın ama yeter artık! Ağlamayı kes! Gözlerinden kan damlayacak neredeyse. Başın ağrıyacak." dedi. Başımı öne eğip burnumu çektim. "Beynimin içinde atlar koşturuyor. Bir de şarkı çalıyor." dedim. Bana anlamsızca bakıyorlardı. Özge, beni omuzlarımdan tutup sarstı. "Bana bak, Görkem! Kendine gel. Sen hatalı değilsin! Ben, Ateş hakkında pek bir şey bilmiyorum ama parkta onu ne halde gördüğümüzü biliyorum. Evet, yanlış anlamış olabilirsin ama bu karışıklık için gerekli ortamı o hazırladı! Senin yerinde ben olsam çok daha ağır bile konuşurdum. Elini sıkıp, tebrik edecek değildin!" dedi. Söylediği her kelime kulaklarımda yankılanıyordu. Bir süre düşünüp yeniden ona döndüm. "Bu neyi değiştirir ki? O sözleri, ben söyledim. Ona, neden Beren'le olduğunu sorma gereği bile duymadım." dedim. Özge, gözlerini devirdi. "Görkem, onu o halde görmüşken ağzından çıkacak kelimelerin küfür olması bile normaldi! Kaldı ki, sen gereğinden fazla bile sakindin. Kendini suçlamana gerek yok. Ateş, bir hata yaptı. O, kıza yardım etti, belki de acıdı. Bu da, senin gördüğün manzarayı değiştirmiyor." dedi.

Haklı mıydı? Kim haklıydı? Şu durumda haklı olmak neye yarardı?

Ayağa kalktım. Cemre ve Özge, gözlerini bana diktiler. Özge, "Nereye?" diye sordu. Gözyaşlarımı sildim. "Ateş'e gideceğim. Böyle hiçbir şey yapmadan duramam." dedim. Cemre de ayağa kalkıp hafifçe vurdu sırtıma. "Aferin. Hadi, git, kendini affettir." dedi. O sırada Özge de ayağa kalktı. Kaşlarını çatıp, "Görkem, o senin ayağına gelmeli! Sen değil! O haksız." dedi. Gözümden birkaç damla daha yaş süzüldü. "Haklı olmak, neyi değiştirir? Ben haklı olmak istemiyorum. Yarış değil ki bu. Kazanmak istemiyorum. Ben, sadece onu istiyorum!" dedim. Cemre çok şaşkın bakıyordu. "İlk kez bu kadar açık konuştuğunun farkında mısın?" diye sordu kısık bir sesle. Biraz düşündüm. "Keşke en başından beri böyle olsaydı." dedim gözlerimi kaçırarak. Özge de bir şey söyleyemedi, bu sözümün üstüne.

Odamdan çıkıp lavaboya geçtim. Yüzümü yıkadım. Henüz üzerimdeki formayı bile çıkarmamıştım. Umrumda da değildi zaten. Saçlarımı ellerimle hafifçe düzeltip kapıya yöneldim. Kapıyı açtıktan sonra mutfaktaki halama seslendim. "Hala, benim ufak bir işim var. Hemen geri dönerim." dedim. Ağladığım için sesim buğulu çıkmıştı. Halam, "Nereye gideceksin?" diye sordu. "Gelince konuşuruz." deyip kapıyı kapattım. Hızlıca merdivenleri inmeye başladım.

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin