- Anne kokusu neden bu kadar kutsaldır? Onların teninde büyüdüğümüz için, onların teninden beslendiğimiz için ve güveni en çok onların teninde hissettiğimiz için mi?
- Deniz KAŞDAŞSabah olduğuna inanarak yatağımda kıpırdanıp yavaşça kalktığımda mutfaktan gelen sesler ve salondan gelen Ozan ve babamın gülüşmeleri kesinlikle öğlen olduğuna bir işaretti. Yatağımdan kalkıp örtüyü baştan savma bir şekilde, kendimce düzeltip salona yöneldim. Boş bulduğum ilk koltuğa kendimi atıp uzandığımda babam başını çevirip bana baktı alaycı bir ifadeyle.
"Eğer biraz daha uyusaydın seni yataktan ayırmak için vinç çağıracaktım. Uyan da balığa gidelim derdim ama Ateş'e sözüm var bugün." dediğinde onu sakince başımı sallayarak onayladım. Her zamanki gibi açıkça benimle alay ediyordu geç uyandığım için.
Ne? Ateş'e sözü mü varmış?
"Bir dakika, umarım ben yanlış anlamışımdır. Ateş'le balık tutmaya gitmeyeceksin, değil mi?"
Bu sorumun babamın yüzüne yayılan o sinsi gülümsemenin sebebi olmaması için içimden dualar ederken beklediğim, aslında aynı zamanda hiç de beklemediğim o cevap babamın dudaklarından döküldü.
"Aferin, benim zeki kızıma. Nasıl anladın hemen(!) Öğleden sonra balığa gidiyoruz Ateş'le. Akşam yemeğinde de birlikteyiz. Hadi tahmin et bakalım, ne yiyeceğiz?" diye alaycı bir soru sorduğunda ona gözlerimi devirdim.
"Baba, nereden çıktı bu ya?"
"Sabah ekmek almaya giderken Ateş'le karşılaştık. Gece annesinde kalmış. Biraz sohbet ettik. Hava, bugün çok güzel. Bulutlu ama yağmurlu değil. Balık tutmak için mükemmel... Ateş de böyle düşünüyormuş. Biz de balık tutmaya karar verdik. Siz de evde takılırsınız herhalde? Akşama Deniz Hanım'ı da çağırın yemeğe." derken ses tonundan hissettiğim küçümseyici ifadenin bana verdiği rahatsızlık ve bundan kaynaklanan cesaretle kaşlarımı çattım.
"Hayır, anlamadım biz neden evde takılalım ki? Siz dışarı çıkıyorsanız biz de çıkarız! Evde oturup sizi mi bekleyeceğimizi sandınız?" diye çıkıştığımda sırıtmaya devam etti.
"Tabi kızım, çıkın dışarı. Hamama falan gidersiniz."
Babamın kahkahalarını umursamadan odama yöneldim. Saçımı toplayıp bir sonraki durağım olan mutfağa, yani anneme gidip babamın söylediklerini doğruladığına emin olmak istiyordum.
Odama girip çalışma masamın üzerindeki tokayla saçıma özensiz bir topuz yaparken pencerenin önündeki ince tül perdeye rağmen karşımızdaki apartmanı görebiliyordum. Orada ne yaptığından habersiz ve hoşnutsuz olan Ateş'i de...
Gördüğüm bu manzara karşısında kahkahalarıma engel olamadım ve gülerek balkon kapısını açtım. Balkon demirine dirseklerimi yaslayıp gülmeye devam ettiğimde Ateş beni fark etti. Üzerinde olduğu merdivenden inip pencereyi açtı ve çatık kaşlarıyla bana baktı.
"Perde mi takıyorsun sen? Sabah da ekmek almaya gitmişsin. Bir gün bunları sana ben yaptıracağım." deyip gülmeye devam ettiğimde çatık kaşları yerini sıcak ve biraz da hınzır bir gülümseye bıraktı.
"Evlilik teklifimi kabul ettiğinde..." diyerek bir koşul sunduğunda istemsizce etrafıma baktım. Kimsenin duymadığına emin olduğumda işaret parmağımı dudağıma bastırarak susmasını işaret ettim ona.
"Ateş, biri duyacak!" diyerek onu uyardığımda sırıtarak hafifçe boynuna dokundu.
"Ben anneme söyledim. Bugün hamama gidiyorsunuz hatta. Annenle konuştular. Haberin yok mu? Sanırım annem seni hamamda görmek istiyor. Alıcı gözüyle..." dediğinde bir an için kalbimin kan pompalamayı gerçekten bıraktığını, kanımın artık damarlarımda akmadığını hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...