Sabah uyandığımda henüz herkes uyuyordu, ilk yatan, ilk kalkardı elbette. Ateş kollarını göğsünde çapraz bağlamış ve başını da sol tarafındaki cama yaslamıştı. Benim başım onun dizlerindeyken o oldukça rahatsız görünüyordu.Onu rahatsız etmekten endişelenerek oldukça yavaş hareketlerle başımı kaldırdığımda Ateş de çok kısa bir an kıpırdanıp gözlerini açıp geri kapattı. Uyurkenki yüzüne baktım. Böylesine bir masumiyet yalnızca bebeklerde olmalıydı. Uyurken yüzünün, gözlerinin, dudaklarının aldığı hali ezberlemek istercesine uzun bir süre baktım ona. Sanki sevgim içime sığmıyordu ve bir annenin bebeğini içinde taşıdığı gibi onu içimde bir yerlere hapsedesim geliyordu. Sanki sarılmak bile yeterince yakın hissettirmiypr, tatmin etmiyordu. Aramızda kalan bir rüzgarlık hava uçurum gibi geliyordu. Sanki sevgim bu dünya için çok fazla büyüktü, kalbim dahil hiçbir yere sığmıyor, delice kafasına göre hareket ederken içimde fırtınalar koparıyordu.
Onu izlemeyi bırakıp ön koltuğa doğru uzandım ve kapıların kilitlerini açtım. Kapıyı açıp arabadan indim. Arabanın bagajındaki poşetlerden birinde bulduğum pet bardağı alıp biraz deniz suyu doldurdum. Su dolu bardakla beraber yeniden arabaya döndüm ve suyu Ateş'in suratına dökerek onu uyandırma adımıma karşılık olarak gözlerini hafifçe açtığı anda çok kısık bir şekilde inleyip gözlerini ovuşturmaya başladığında tek tek kapalı olan gözlerini öpüp tişörtümün uç kısmıyla yüzünü kuruladım. Bu sırada havaya kalkan tişörtümün altından çıplak tenime dokunan eller bir anda sert bir hamleyle beni arabanın içine çekti. Ben koltukta yatar bir haldeyken Ateş üzerime doğru eğilip yanağıma ve oradan da boynuma doğru ilerleyen öpücükler bırakmaya başladı. Bir anda elleri tekrar tişörtümün uçlarına gitti ve tişörtümü yukarı doğru sıyırıp ani bir hareletle üzerimden çıkardı.
"Ateş, ne yapıyorsun? Birazdan uyanır herkes!" diye çıkıştığımda Ateş bu sefer de göbeğimi öperek aşağıya doğru ilerleyip pijamamın altını çıkarmak için uzandığında ellerini tuttum. "Yapma! Biri görecek!"
"Şhh hala herkes uyurken biraz eğleneceğiz." deyip hızla pijamamı da çıkarırken kalbim artık yerinden çıkacak gibiydi, bu heyecan bana çok fazlaydı. Durmalıydı! Ama asla durmayı düşünüyor gibi değildi, kendi tişörtünü de hızla çıkarttı.
Artık üzerimde yalnızca iç çamaşırlarım kalmışken Ateş uzanıp dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı ve beni yine ani bir hareketle kaldırıp kalçamın ve kollarımın altından tutarak yan bir şekilde kucağına aldı ve arabadan çıkıp denize doğru koşmaya başladı. Ben ise şaşkınlık içinde kalmış, "Ne yapıyorsun?" diye sorarken kollarımı boynuna iyice dolayıp başımı geriye doğru eğip kahkaha atmaya başladım.
Bir anda soğuk sular ince damlalar halinde vücuduma sıçramaya başlayınca Ateş'in boynuna daha da sıkı tutunup hafifçe kendimi yukarı çekmeye çalıştığım sırada Ateş kalçamın altındaki kolunu hafifçe çektiğinde ikimiz de belimize kadar suyun içindeydik ve ayaklarım yere basıyordu.
Henüz saat çok erkendi ve dolayısıyla su da tam tabiriyle çivi gibiydi ve parmak uçlarımda yükselerek suyu bedenimden uzak tutmaya çalışıyordum. Ben, "Çok soğuk!" diye bağırırken Ateş sıkıca elimi tutup denizin daha derin kısımlarına doğru koşarken beni de peşinden sürüklüyordu.
Su her ne kadar bedenimi titretecek kadar soğuk olsa dahi yaşadığım heyecanın vücudumda yarattığı etki kesinlikle doyasıya bir mutluluktu. Kahkahalar ve küçük çığlıklarla koşarken bedenim git gide suya gömülüyordu. Artık ayaklarımın yere değmeyeceği derinliğe ulaştığımızda Ateş'e iyice sokulup kollarımı boynuna doladım ve tüm ağırlığımı ona yükleyip başımı suyun üstüne doğru kaldırmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...