(Multide Kıvanç ve Beren var...)Ozan hemen uyudu, biz de prova yaptık. Çok keyifliydi. Hepsi çok yetenekliydiler. Yarışmaya bir buçuk ay kalmıştı. İyice heyecanlanmaya başladım. Saat akşam 17.30 olunca "Ozan birazdan uyanır. Biz gidelim artık." deyince herkes biraz daha kalmamız için ısrar etmeye başladı. "Zaten okulda hep birlikteyiz bundan sonra. En yakın zamanda yine buluşuruz." dedim. Herkesle tek tek sarıldık. Ateş, Ozan'ı uyandırmadan, usulca onu kucağına aldı ve arabaya bindik.
Bu kez ön koltuğa oturdum. Ozan'ı kucağıma oturtup, başını omzuma yasladım. Ateş arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Ozan uyuduğu için, Ateş evin önüne kadar bıraktı bizi. Arabadan inmeden önce teşekkür ettim. "Neden?" diye sorunca gülümsedim. "Eve bıraktığın için. Bir de şey, bugün Ozan'ı getirmeme rağmen çok anlayışlıydın. Şaşırttın beni." O da bana gülümsedi. "Öyleyse hazır ol. Daha çok şaşıracaksın." dedi. Yine 'Gizemli Adam' karakterine bürünmüştü. Ama güvenilir biri, iyi biri gibiydi. "Hazırım." deyip arabadan indim. Arkamdan sırıtarak baktı. Apartmana girdim. Karşımda Serpil teyzenin oğlu Kıvanç'ı görünce şaşırdım ve gülümsedim. "Aa Kıvanç... Senin ne işin var burada?" dedim. Oda bana gülümsedi.
Çok uzun bir süre konuşmadı. Gülümseyerek gözlerimin içine baktı. Kucağımda Ozan olduğu için ona vuramadım ama bağırdım. "Şşt alo!" Hemen silkelenip kendine geldi. Eliyle Ozan'ı işaret etti. "Büyümüş." dedi. Gülerek, "İyi misin sen? Bir şeyler mi içtin? En son geçen ay görüştük." dedim. Eliyle, omzuma ufak bir yumruk attı. Güldü. "Hayır. Ama istersen beraber içeriz. Aa pardon sen daha 18 olmadın değil mi? Yaşın tutmuyor."
Kaşlarımı çattım. "Salak salak konuşma be! Ne içmesi. Git zıkkım iç!" deyip merdivenleri çıkmaya başladım.Arkamdan bağırdı. "Parka gidiyorum. Emre'yle buluşacağız. Sen de Cemre'yi al gel!" Ben de ona bağırdım. "Olur. Haberleşiriz." deyip eve girdim. Emre'yle, Kıvanç çok yakın arkadaşlardı. Aslında hepimiz öyleydik. Hep beraber büyüdük bu mahallede.
Ben kapıyı açmaya çalışırken Ozan uyandı. İçeri geçip, Cemre'yi aradım. Parka gideceğimizi söyledim. Çok geçmeden evden yeniden çıkıp parka gittik.
Kıvanç ve Emre'nin yüzündeki pis sırıtıştan anladım kız muhabbeti yaptıklarını. Ozan'ı salıncağa götürüp sallamaya başladım. Beni görünce hemen yanıma geldiler. Yandaki boş salıncağa da beni oturttular zorla. Hızlıca sallamaya başladılar. "Durdurun!" diye bağırsam da beni dinleyen yoktu. Canım kankam Cemre gelince onlara birer tekme attı. Daha sonra hepsi salıncağa doluştular. Bir salıncakta dört kişiydik.
Ben salıncağın içinde, Cemre sırtımı yasladığım yerin üstünde, Emre ve Kıvanç da yan kısımlara ayaklarını basmışlardı. Asla ve asla denemeyiniz!
Bu haldeyken kahkahalar atıyor, salıncağı hızlandırmaya çalışıyorlardı. "Kusacağım sanırım!" diye bağırdığım sırada Ozan da bağırmaya başladı. "Ateş abiii!" Emre ve Kıvanç başlarını çevirip Ateş'in geldiği yöne döndüler. Ben de salıncağın durmuş olmasından faydalanarak kendimi toprağa attım. Yeri öpmek geldi içimden. Ama bunu daha sonra da yapabilirdim. Mesela Ateş'in olmadığı bir zaman. Yeterince rezil olmuştum ona. Başımı çevirip Ateş'in üzerine doğru koşan Ozan'a baktım. Ateş, Ozan'ı kendi arabasının mini versiyonu, çocuklar için olan bir akülü arabaya bindiriyordu. Ozan'ın gözleri parlıyordu. O mutlu olduğu için çok sevinmiştim ama Ateş'e karşı da çok mahcup olmuştum. Hemen yerden kalkıp yanına gittim. "Teşekkür ederim." Yüzüme salakça sırıtarak baktı. "Bu senin için değil ki." deyince bozuldum ama belli etmemeye çalıştım. Bazen bu çocuğu boğmak istiyordum! Neden laf sokmadan duramıyordu!
Ona tiksinerek baktım. "Hayatının geri kalanını laf sokmadan geçirmek için ne istiyorsun?" dedim. Eliyle yüzümü şekillendirmeye çalıştı. "Sana hiç yakışmıyor somurtmak, cici kız!"
Cici kız nedir arkadaş! Cici kız mıyım ben?
O sırada Kıvanç ve Emre yanımıza geldiler. İkisinin de kaşları çatıktı. "Bir sorun mu var, Görkem?" diye sordu Kıvanç. Onun bu hali beni bile korkutmuştu. Ateş de kaşlarını çattı. "Sevgilin mi?" diye sordu bana. Kıvanç üstüne yürüdü. "Sana ne oğlum!" deyince Kıvanç ve Ateş'in arasına girdim. Ateş yumruğunu sıkıyordu. Kıvanç'ı uzaklaştırdım. "Ateş benim arkadaşım. Ozan onun arabasını çok sevmişti. O da böyle bir sürpriz yapmak istemiş. Ben de teşekkür ediyordum." dedim. Kıvanç bana öfkeden deliye dönmüş gözlerle bakıyordu.
"Sana dokunmasına izin vererek mi teşekkür ediyorsun?" dedi. Suratına sağlam bir tokat geçirdim. O sırada Ateş, Kıvanç'a kafa attı. Kıvanç yere serildi. Cemre, Ateş'in üzerine doğru koşan Emre'yi tutmaya çalışıyordu. Ben de Ateş'in önünde duruyordum. Ozan korkmuştu. Kıvanç'a bağırdım.
"Git buradan!"
Kıvanç hatasını anlamış olacak ki yanıma gelip "Özür dilerim ben öyle demek istemedim. Sadece... sadece seni rahatsız ediyor sandım ve korumak istedim." dedi. Yüzüne bakmadan ona yeniden bağırdım. "Kıvanç, şimdi değil. Sonra konuşacağız. Git!" deyince Kıvanç arkasını dönüp yürümeye başladı. Bu kez de Emre'ye bağırdım. "Sen de sakin ol. Geç otur şu banka." dedim. Ateş'i bırakmaya korkuyordum. Çünkü Kıvanç'ı yakalaması için koşmasına bile gerek yoktu. "Lütfen. Sakin ol." diye fısıldadım kulağına. Yumruğunu sıktı. Geçip Emre'nin yanına oturdum. "Ateş, benim sınıftan arkadaşım. Aynı zamanda okul grubunda gitar çalıyor. Bugün prova yapacaktık. Gideceğimiz yere bizi Ateş bıraktı. Ozan'la da tanışmış oldular, ve Ozan arabasını çok sevdi. O da Ozan'a hediye almak istemiş."
Onun yanından kalkıp bize korku dolu gözlerle bakan Ozan'ın yanına gittim. Onu arabasının içinden çıkarıp kucağıma aldım. Kollarını boynuma doladı sıkıca. Geri yerime döndüm.
"Şu çocuğu üzmek zorunda mıydınız?" diye çemkirdim onlara. Utanıp başlarını öne eğdiler. Emre, "Oğlum, siz de elleşmeden konuşun o zaman!" deyince kaşlarımı çattım.Koluna bir yumruk attım. "Düzgün konuş benimle. Esra teyzeme gider, sevgilinin hamile olduğunu söylerim. Elleşmek neymiş anlarsın o zaman." dediğimde, Ateş "Yuh!" diye bağırdı. Emre de kaşlarını çattı. "Kızım, psikopat mısın sen! Benim sevgilim hamile değil, bu bir! Ayrıca annem sana mı inanır yoksa bana mı?" deyince ona gözlerimi devirdim. Bir süre düşündü. "Haklısın sana inanır." dedi. Zafer gülüşümü attım ona. "Daha sonra elimle Emre'yi göstererek, "Bu uyuz çocuk benim kuzenim. Kabul etmek zor da olsa teyzemin oğlu olur kendisi." dedim sırıtarak. Ateş de güldü.
"Hadi tokalaşsanıza. Az önceki yabani halinizi Ozan bile unuttu." dediğimde Emre elini uzattı tokalaşmak için. Ateş de hiç düşünmeden Emre'nin elini sıktı. Cemre sinema izler gibiydi. Çiğdem yiyordu. Elimi çiğdem poşetine uzattım. "Hain!" dedim.Bazen erkeklere çok şaşırıyordum. Daha az önce yumruk yumruğa kavga ediyorlardı. Şimdi can ciğer oldular. Ama böylesi daha iyiydi. Küs kalmak, kin tutmak kızlara daha çok yakışıyordu. Bir kere bizim "trip" dediğimiz güçlü bir silahımız vardı. Ayrıcalıklı canlılarız yani!
Ama ne yazık ki benim bir deneme tahtam yoktu! Yani sevgilim demek istedim. Trip attığım insanlar: Annem, babam, Emre uyuzu ve Cemre'ydi.
Sizce de bu işte bir terslik yok mu?
(Yeni bir bölümün sonunda, yine birlikteyiz. 😊
Bu arada kitap kapağını değiştirdim. Kapak hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum. Çünkü sizin yorumlarınız beni gerçekten çok motive ediyor. Sizler de vote ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. Vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim.🤗😍❤)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...