39. BÖLÜM

7.8K 311 51
                                    

(Multide Ateş var.🔥❤️☄️😎)

- Şair gibi seven, şiir gibi gülen bir adam sevdim. O konuştukça ben ona kilitlendim.
                                   - Deniz KAŞDAŞ

Eve girdiğimde herkes hâlâ uyuyordu. Yani yakalanmamıştım. Sessizce odama dönüp yerdeki yatağıma uzandım. Az önce yaptığım şeyi düşününce istemsizce gülümsedim. Resmen gecenin bir yarısı, herkes uyurken, gizlice Ateş'i görmeye inmiştim. Onu görmek için göze aldığım risk, takdire şayandı. Telefonumu elime alıp saate baktım. Saat 22.56'ydı. Artık uyusam iyi olurdu. Daha fazla düşünemedim. Gözlerimi kapatıp, yorganı ğzerime çektim. Çok geçmeden uykuya daldım.

Sabah beni Özge uyandırdı. Bu kız hep erken kalkardı zaten. Ona uyuz olmam için bir neden daha...

"Görkem, hadi kalk be! Neredeydin bütün gece acaba? Nasıl bu kadar uykusuz kaldın?" dedi. Ne yani, dün gece uyumuyor muydu o? Dışarı çıktığımı görmüş müydü? Panikle yataktan fırladım. "Ne? Nereden biliyorsun? Uyumuyor muydun sen? Annemler biliyor mu? Söyledin mi onlara?" diye sıraladım art ardına. Biraz şaşırmıştı. Sırıtmaya başladı. "Kızım, iyi misin sen? Kimseye bir şey söylemedim ben. Ne söyleyeyim ki? Sen erkenden yatmadın mı dün? Ben sadece dalga geçiyordum. Çünkü çok uyuyorsun." dedi. Yine kendi kendimi ele vermiştim. İki dakika tutamıyordum şu çenemi! Özge bir cevap bekliyordu. "Imm şey, uyudum erkenden. Evet, uyudum. Rüya gördüm sanırım." dedim durumu toparlamak için. Özge, hiç inanmamış gibi gözüküyordu. "Hadi canım! İnanayım mı?" diye sordu sırıtarak. Omuzlarımı silktim. "Evet, inan. İnanmaman için bir neden mi var?" dedim. O da tıpkı benim gibi omuzlarını silkti. "Yok, canım. İnandım zaten. Bana neden yalan söyleyeceksin ki? Söylemezsin zaten hiç." dedi alaycı bir tavırla. Onu umursamadan ayağa kalkıp lavaboya geçtim.

Ben yüzümü yıkamak için lavaboyu açmışken Özge de peşimden geldi. "Bugün okuldan sonra işin var mı?" diye sordu. Bir süre düşündüm. Ateş, bugün 'esmer güzelim' dediği arabasıyla takılacaktı. Elbette onu bir arabadan kıskanmıyordum. Ama o arabaya binip nere gidecekti, kimle gidecekti? Bunları bilmediğim için onu yalnız bırakmak istemiyordum. Soramazdım ama onu basmaya gidebilirdim. "Aslında, evet. Arkadaşlara sözüm vardı. Önemli bir şey mi var?" diye sordum. Biraz morali bozuldu ama belli etmemeye çalıştı. "Yok, önemli bir şey değil. 'Beni biraz gezdirir misin' diye soracaktım ama başka zaman da yapabiliriz. Sorun değil." dedi. Biraz vicdanıma dokundu ama yine de bu kararımdan vazgeçemezdim. "Tamam, söz, yarın doya doya gezeriz. Nereye istersen oraya gideriz." dedim. Keyfi yerine geldi. "Tamam, sağ ol. Neyse, sen hazırlan. Sonra konuşuruz bunu." deyip lavabodan çıktı. Ben de yüzümü havluya kurulayıp mutfağa geçtim.

Masa çoktan hazırdı ama kalabalık olduğumuz için sığamıyorduk. Herkesin yerine yerleştiğini görünce daha fazla ilerlemeden salona geçtim. Salondaki küçük sehpalardan iki tane alıp mutfağa geldim. Sehpaları masadaki ufak boş yerlere sıkıştırdım. Sehpalardan birine geçip oturdum. Bu bizim evde hep böyle olurdu. Masaya sığamazsak sehpalar devreye girerdi. 'Evin kızı' olarak da ben geçerdim bu sehpaya. Ne yazık ki Selen için de yer yoktu. O da getirdiğim diğer sehpaya oturdu. Hep birlikte başladık kahvaltıya.

Kahvaltıdan sonra babam söze girdi. "Seni bugün ben bırakabilirim okula. Geç kalmayalım." dedi. Başımı sallayarak onayladım onu. "Tamam. Ben doydum. Formamı giyeyim, çıkarız evden." deyip ayağa kalktım. Odama yöneldim. Dolapta asılı olan formamı çıkarıp hızlıca üzerime geçirdim. Telefonumu elime alıp Ateş'e mesaj attım.

Gönderilen: Ego Yığını

"Bu sabah babam bırakacak okula. Durakta beklemene gerek yok. Okulda görüşürüz."

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin