(Yeni bölüm için sınır 75 oy ve 50 yorum olsun o zaman. Güveniyorum size.😉❤️😊)
Ateş, bize doğru yaklaştığı için konuyu kapatmış ve dikkatlerimizi onun üzerinde toplamıştık. Ben, diğerlerine nazaran biraz daha telaşlı gözüktüğüm için Ateş biraz şüphelenmiş olacak ki yanıma otururken kaşları havalandı.
"Ne çeviriyorsunuz?"
Ateş'in bu sakin ve kendinden emin halleri beni gerçekten çok şaşırtıyordu. Oldukça soğukkanlıydı. Benim gibi, bir şeyi merak ettiğinde mimikleri bağımsızlığını ilan etmiyordu mesela.
Biraz daha rahat ve sakin gözükmeye çalışırken gülümseyerek omuzlarımı silktim ve sorusunu yanıtladım.
"Hiçbir şey... Sadece sohbet ediyorduk. Dün geceki halini anlatıyordum onlara."
Eymen ve Ceyhun da beni onaylamak için gülmeye başladılar.
"Gerçekten Ateş, sen de baya uçmuşsun yani."
Eymen'in dün geceki olayların hiçbirinden haberi olmamasına rağmen, Ateş'e söylediğim yalanın inandırıcılığını arttırmak için ortaya attığı bu cümle ortama tamamen uyum sağlamıştı. Tabi söylediğim yalana da...
Ateş, daha fazla bu konunun üzerinde durmadı ve oturduğumuz sıraya yayıldı. Bana sırtını dönüp başını bana doğru iyice yaklaştırdı.
"Başım ağrıyor. Bu konuda sana pek güvenemiyorum ama şansımı deneyeceğim. Hadi biraz masaj yap bana."
Bu söylediği, beni gerçekten şaşırtmıştı. Tabi biraz da afallamıştım. Gözümü sınıfta gezdirdim. Bunca insanın içinde bu kadar samimi davranmak ne kadar doğruydu, kestiremiyordum.
"Şimdi mi? Herkesin içinde mi? Ateş, sınıftayız."
Benim gerginliğime karşılık olarak o hala sakinliğini korumakta ısrarcıydı. Az önce kapattığı gözlerini yavaşça açıp başını bana doğru çevirdi.
"Sence bu sınıftaki insanların kaçı umrumda? Ayrıca hatırladığım kadarıyla dün gece o son bardağı içmezsem arkamdan ağlayacağını söylüyordun. Bu hale gelmemin sebebi sensin. Bu yüzden beni iyileştirmelisin."
İstemsizce kıkırdadım. Haklıydı. İçtiği her bardak rakı için içmezse arkasından ağlayacağını söylemiştim ona. Ama sarhoşken tahmin ettiğimden bile sevimli olmuştu. Bu yüzden pişman değildim.
"Peki, haklısın." diyerek pes ettim ve başının iki yanına parmaklarımı yerleştirerek ovalamaya başladım.
Bu sırada Ceyhun kalkıp kendi sırasına doğru ilerlerken Ateş'in gözünün kapalı olmasından faydalanarak bana göz kırptı. Yalnızca gülümsemekle yetindim.
"Dün akşam nasıldı? Yani annenle kalmak..."
Her ne kadar bunu sormaya çekinsem de içimde beni kemiren merakı engelleyemiyordum.
Ateş, hafifçe bıyık altından gülümsedi.
"Dün gece bana bu kadar içirmiş olmanın tek iyi yanı buydu sanırım. Güzeldi. Uzun zamandır hayal bile edemeyeceğim kadar..."
Bunu duymak beni de mutlu etmişti. Sanırım gerçekten sevmenin nasıl bir şey olduğunu zamanla öğreniyordum. Ateş'le...
Belki de sevmek, sevdiğinin mutluluğuyla mutlu olmaktı sadece. Onun dudaklarından süzülecek ufak bir tebessümü beklemekti belki de. Belki de sevmek, sözlükte yazdığından çok daha ağır bir anlam taşıyan tek kelimeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...