36. BÖLÜM

7.2K 300 38
                                    


- Eğer azalıyorsa, hiç sevmemişsindir. Sevginin matematiği olmaz. Kelimelere dökemediğin bir şeyi sayılarla ifade edemezsin, paha biçemezsin.

- Sevmek, kendinden bir şeyleri feda etmek, her an onu özlemek, yanında olmadığı her saniyeye lanet etmektir. Sevmek aslında yanmak demektir. Yanacağını bildiğin halde ateş sana cazip görünüyorsa seviyorsun demektir. Yanacaksın demektir.

- Sevmek, korkmak demektir. kaybetmekten korkmak, güvenmekten korkmak; belki de sevdiğin kadar sevilmemekten korkmaktır. Korkularınla her an burun buruna olmak, yanmayı, acıyı göze almaktır.
- Deniz KAŞDAŞ

Halamlar geldiği için babam iş yerinden izin almış. Eve erken geldi. Cemre ben ve Özge odamda otururken kapı çaldı. Bir süre annem kapıyı açacak mı diye bekledim. Daha sonra da annemin sesi doldu kulağıma. "Görkem, kapıya bak!" dedi. Gözlerimi devirip uzandığım yataktan kalktım. Kapıyı açtığımda babam merdivenleri çıkıyordu. Kapıya geldiğinde "Hoş geldin." dedim gülümseyerek. O da bana aynı ifadeyle cevap verdi içeriye girerken. "Hoş bulduk, kızım. Annenler salonda mı?" diye sordu. Başımı sallayarak onayladım onu.

Babam içeriye girince kapıyı kapatıp odama yöneldim. O sırada babam salonun kapısını açmadan önce bana döndü. "Sen gelmiyor musun içeriye?" diye sordu. Yüzümü buruşturdum. "Gelmeli miyim? Orada sohbet baya koyu." dedim. Babam gülümsedi. "Gelmek zorunda değilsin. Keyfine bak." deyip salona girdi. Ben de odama döndüm.

Ben içeriye girer girmez Özge ofladı. "Çok sıkıldım! Dışarıya çıkalım mı?" dedi. Cemre'ye döndüm. Ondan cevap beklediğimi anlamış olacak ki, "Olabilir. Ben de sıkıldım." dedi. Ben de yeniden Özge'ye döndüm. "Tamam, o zaman. Parka gideriz. Ben Ozan'ı da annemlerin elinden kurtarıp geleyim." deyip ayaklandım. Salona girdiğimde tüm bakışlar bana döndü. "Biz biraz parka çıkacağız. Ozan'ı almaya geldim." dedim. Annem gülümsedi. "Evet, iyi olur. Sıkıldı çocuğum." dedi Ozan'a sarılırken. O sırada babam söze atladı. "Akşam sahile gideceğiz. Sizi parktan alırız. Uzaklaşmayın oradan." dedi. Başımı sallayarak onayladım onu. Ozan'ı elinden tutup odama götürdüm.

Biz içeriye girer girmez Ozan kıyafet dolabına yöneldi. Hemen peşinden gidip onu kucağıma aldım ve yatağa oturttum. "Sen bekle bakalım, küçük bey. En son sen seçtiğinde bu dolap darmaduman olmuştu." dedim. İtiraz etmedi. Dolaptan ona bir eşofman takımı çıkarttım. Ozan omuzlarını indirip kaldırdı. "Abla, hayır. Ben onları sevmiyorum. Ateş abim öyle giyinmiyor. Ben onun gibi olacağım büyüyünce." dedi. Söyledikleri beni şaşırtmıştı. Ona cevap veremedim. Elimdeki eşofmanı dolaba bıraktım. Cemre, Ozan'ın söylediklerine kıkırdıyordu. O sırada Özge merakla söze girdi. "Ateş kim?" diye sordu.

Özge'ye Ateş'ten bahsetmek istemiyordum. Zaten bir hafta sonra nişanlanacaktı. Kafasını karıştırmaya gerek yoktu. Ayran gönüllü sonuçta. Belli mi olur?

Ben Ozan'a kıyafet seçerken Cemre söze girdi. "Ateş, Ozan'ın eniştesi." dedi. Ozan kıkırdamaya başladı. "Ateş abi, akrabamız değil ki." dedi. Özge, Ozan kadar saf olmadığı için Cemre'nin ne söylediğini anladı. "Belki bir gün akraba olursunuz, Ozan'cığım." dedi. Ozan hala anlamadığını belli eden gözlerle bakıyordu. Kaşlarımı çatarak, Cemre ve Özge'ye baktım. "Saçma sapan konuşmayın çocuğun yanında!" dedim. İkisi de sırıtıyorlardı.

Dolaptan Ozan için siyah bir pantolon ve üzerine de kalın, siyah bir tişört çıkardım. Kıyafetleri Ozan'a doğru tuttum. "Bunlar nasıl? Ateş abin de böyle giyiniyor." dedim. Gülümsedi. "Tamam. Beğendim bunları." dedi.

Dizlerimin üzerine çöküp Ozan'ın hizasına geldim. Üzerindeki tişörtü yukarıya doğru sıyırırken kızlara dönüp, "Bakmayın siz de çocuğa!" dedim. Cemre de Özge de elleriyle yüzlerini kapattılar.

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin