12. BÖLÜM

10.2K 433 24
                                    

(Multide Görkem - Ateş var🔥❤️)

Soluk soluğa kalsam da eve ulaştım. Annem pencereden bana bakıyordu. Merak etmiş olmalıydı. Cemre'ye seslendi. Cemre apartman kapısını açınca hemen koşarak merdivenleri çıktım. Annem elinde terliğiyle kapıda bana bakıyordu. Kaşlarını çatmıştı. Yavaşça annemin yanına yaklaştım. Ayağımdaki botlarımı çıkardım ve içeri geçtim. Kapı kapanır kapanmaz annem bağırmaya başladı. "Neredesin sen? Delirteceksin beni! Beş dakikalık yolu yirmi dakika gidip geldin! Bana hemen mantıklı bir açıklama yap! Yoksa Cemre helvanı kavurmaya başlayacak!" deyince bir süre düşündüm. "Anne, biraz ilerideki markete gittim. Ekmekler taze değildi. Bayat ekmek yemek istemedim." dedim. Annem biraz daha sakin gözüküyordu. Ama hala can güvenliğim yoktu! O sırada kapı çaldı. Babam olmalıydı.

Allahım lütfen babam görmemiş olsun. Anneme yalan söylemeyeceğim. Ateş'le bile tanıştıracağım. Lütfen!

Kapıyı açtım. Annem bana işaret parmağını sallıyordu sanki tehdit ediyor gibi. Babam merdivenlerden göründüğünde annem hiçbir şey olmamış gibi duruyordu. Babam da gayet sakin gözüküyordu. Elinde yoğurt poşeti vardı. Markete bu yüzden gitmişti sanırım.

Kapıda sarılma faslı geçince içeriye geçtik. Ozan koşarak gelip babamın boynuna atladı. Babam da sevecen bir şekilde sarılıp kucağına aldı onu. Annem, babam ve Ozan mutfağa girdi. Cemre ve ben de odama geçtik. Cemre yatağa uzandı. Kendinden emin bir tavırla konuşmaya başladı. "Dökül hemen! Neredeydin?" dedi. Şaşırmıştım. Neden inanmamıştı acaba. Cemre yeniden söze girdi. "Buna inanacağımı düşünmüyordun her halde. Sen, benim tanıdığım Görkem, taze ekmek için uzak bakkala gideceğine yemek yemez, açlıktan ölmeyi seçer! Anlat şimdi." dedi. Haklıydı. Ona zaten anlatacaktım. Bizim aramızda gizli saklı yoktu ki! Hiç olmadı. Ayaklarını kaldırdım ve yatağa, onun yanına oturdum. Meraklı gözlerle bana bakıyordu. Anlatmaya başladım. "Ya bakkala gittim. Ekmeği aldım çıktım. Kapının önünde Ateş'in arabası duruyordu. Kötü görünüyordu. 'Arabaya bin' dedi. Başta itiraz ettim ama tekrar söyledi. Ben de bindim arabaya. Konuşuyorduk. Babam markete geldi o sırada. Ben de ne yapacağımı bilemedim. Saklandım. Sonra da hemen koşarak eve geldim." diye durumu özetledim. Karşımda salak salak sırıtıyordu. "Basılıyordunuz neredeyse yani." dedi imalı bir ses tonuyla, gözlerini kısarak. Kaşlarımı çattım. "Basılacak bir şey yapmıyorduk. Sadece akşam akşam babamın tanımadığı bir erkeğin arabasında yakalansaydım şu an ruhuma fatiha okuyor olabilirdin!" dedim.

Gülmeye devam etti. Sonra yeni bir soru daha yöneltti. "Ne konuştunuz peki?" dedi. Gözlerimi devirdim bıkkınlıkla. "Önemli bir şey konuşmadık. Egosu konuştu, ben dinledim. Onun için yanıp tutuştuğumu ama uzak durarak taktik yaptığımı düşünüyormuş! Hah ben de yemedim içmedim, onu elde etmek için taktik geliştirdim zaten! Ayaklı ego!" diye cevapladım sorusunu. "Muhteşem ikili (!)" dedi. Dalga geçiyor olmalıydı. Yüzümü buruşturdum. "Bizim neyimiz 'muhteşem', bizim neremiz 'ikili'?" dedim.

'Muhteşem ikili' bizimle o kadar alakasız bir cümleydi ki, hayatı sorgulamama neden oldu. O sırada mutfaktan bağıran annemin sesini duydum. "Görkem, Cemre hadi sofra hazır. Ellerinizi yıkayıp gelin." dediğinde hemen ona cevap verdim. "Geliyoruz."

Yataktan kalkıp, lavaboya gittik. Klasik ellerimizi yıkama önceliği savaşına girdik. Birbirimizi itiyorduk. Sonra yine klasik olarak su savaşına başladık. O sırada annem yeniden bağırdı. "Hadi! Yemekler soğuyor." deyince hemen ellerimizi yıkayıp koşarak mutfağa girdik. Sofraya oturduk.

                                                                                           ***

Yemekten sonra biz yine odama geçtik. Annem bulaşıkları yıkadıktan sonra Ozan'ı yatırmaya geldi. Ozan uyuyunca bizim yanımıza oturdu. "İzin veriyorum ama yarın o arkadaşın seni almaya geldiğinde önce benimle tanışacak. Ben yarın çalışmayacağım. Ozan'ın bakıcısı yarın işe başlıyor. O üniversiteye giden kız yani. İlk gün kızın yanında olmak istiyorum. Ben arkadaşınla tanıştıktan sonra gidebilirsin." deyince gözlerim kocaman oldu. "Ama anne ne diyeceğim ben çocuğa. Rezil olurum! Onun diline düşürme beni!" dedim yalvarır gibi. Annem tek kaşını kaldırdı. "Neden rezil olacaksın Görkem? Seni o çocuğun evine gönderiyorum. Tanışmak istememden daha doğal ne olabilir ki?" dedi. Haklıydı ama, o ego yığını bunu anlamazdı ki! Mecburen kabul ettim. Bunu Ateş'e nasıl söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ben kabul edince annem, "Hadi iyi geceler. Siz de çok geç yatmayın." deyip çıktı odadan. Ben de televizyonu açtım. Sesini biraz kıstım. Sonra yataklarımıza yatıp televizyonu izlemeye başladık. Çok geçmeden uykuya daldım.
                                                                                         ***

ALEV ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin