(Multide Ateş ve Jonny var.🔥😍)
Ben apartmana girdikten hemen sonra telefonum çaldı. Arayan Cemre'ydi. Olduğum yerde durup telefonu açtım. Gayet sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladım.
- Efendim Cemre.
- Şimdi pencereden gördüm apartmana girdiğini. Ozan'ı da al parka gidelim. Sıkıldım.
- Olur. Bekle iki dakika, Ozan'ı giydirip gelirim hemen.
- Tamam, çıkarken haber ver.
- Olur.
Telefonu kapattıktan sonra koşarak çıktım merdivenleri. Kapının önüne gelince hemen zile bastım. Kapıyı bana Selen açtı. Hemen arkasından koşarak Ozan da geldi kapıya. Ona gülümsedim. "Hadi, koş kıyafetlerini seç. Parka gideceğiz." dedim. Ozan alkış yaparak zıplamaya başladı. Sonra da hemen odama doğru koşmaya başladı.
Elbette kıyafetleri onun seçmesine izin vermeyecektim ama birkaç dakikalığına mutlu edebilirdim onu. Bugün ne kadar da iyilik meleği olmuştum.
Ayakkabılarımı çıkarıp ben de Ozan'ın peşinden odaya girdim. Dolabı çoktan darmaduman etmişti. Oflayarak elimi alnıma vurdum. Kıyafetleri onun seçmesi için izin vermemeliydim. Üç yaşındaki çocuğa 'git kıyafetlerini seç' dersem olacağı buydu. Hemen yanına gidip onu yatağa oturttum yavaşça. Dolaptan üzerinde pepe baskısı olan bir tişört ve altına da kalın bir eşofman çıkardım. Onları hızlıca Ozan'a giydirip Ozan'ı salona gönderdim.
O salona geçtikten sonra ben de kendi pijamalarımı çıkardım dolaptan. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup rahat pijamalarımı giydikten sonra Cemre'ye mesaj atmak için telefonumu aldım. Bu konuda artık profesyonel olduğum için hızlıca yazdım mesajı.
Gönderilen: Çatlak Kankam
"Cemre, biz çıkıyoruz. Bisikletle gidelim."
Mesajı gönderdikten sonra kapıya doğru yönelip vestiyerden montumu alıp giydim. Selen de Ozan'ın montunu giydirdi.
Elbette pijama ve montumun altına botlarımı giyerek muhteşem üçlüyü tamamladım. Ozan'a da ayakkabılarını giydirip merdivenleri inmeye başladık.
Aparmanın zemin katına gelince orada kilitli duran beyaz bisikletimin kilidini açtım. Bir elimle bisikleti apartmanın dışına doğru iterken diğer elimle Ozan'ın elini tutuyordum.
Apartmandan çıktığımızda Cemre bisikletiyle evin önünde tur atıyordu. Bizi görünce artistik bir hareketle durdu bisikleti. Gözlerimi devirerek güldüm ona. Bisikletime binip Ozan'ı da önüme oturttum. Birlikte parka doğru sürmeye başladık.
Hava kararmak üzereydi. Saat 16.49 olmuştu. Parkın önüne gelince Ozan'ı indirdim bisikletten. Ozan parka doğru koşarken biz de Cemre'yle parkın etrafında turlar atmaya başladık.
Bir süre sonra sıkılınca bisikletlerden inip parktaki banklardan birine oturduk. Cemre'yi yalvar yakar bakkala gönderip çekirdek ve kola aldırttım. O gelince klasik olarak her zaman yaptığımız gibi teneke kola şişelerini iyice çalkalayıp bir anda kapağı açtım. Doğal olarak kola patladı ve etrafa fışkırmaya başladı. Bu durum nedensizce hoşuma gidiyordu.
Normal olmadığımı daha önce söylemiş miydim?
Birlikte oturup gün değerlendirmesi yapmaya başladık. Önce Cemre başladı. "Hayatımın her günü gibi oldukça sıradan ve sıkıcı bir gündü. Bir kanepeden öbürüne yuvarlandım bütün gün. Yedi bölüm dizi izledim. Üç paket cips bitirdim. Hepsi bu. Sen neler yaptın?" diye sordu. O konuşurken onu gayet sakin bir tavırla, çekirdek çıtlatarak dinledim. Bu bizim gayet alışık olduğumuz, normal bir günün özetiydi. Garip olan bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...