- Ona hızla sarıldığımda savrulan saçlarımın bile onun tenine dokunmakta gösterdiği ısrar, tüm vücut hücrelerimin ona doğru çekildiğinin en canlı kanıtıydı.
- Deniz KAŞDAŞ
Sabah okula gitmek için uyandığımda annem başucumdaydı. Elinde mesaj sesleriyle defalarca öten telefonum olduğunu fark ettiğimde yavaş hareketlerle yataktan kalktım. Başımı annemin elindeki telefonun ekranına uzatıp ne yaptığına baktım. Gelen mesajlar, Ateş'tendi ve annem onları üşenmeden tek tek okuyordu. Tarih gözetmeksizin...
"Anne, ne yapıyorsun?" deyip gözlerimi devirdiğimde annemin beni umursamadığını anlamak hiç de zor değildi. Gözlerini telefonumun ekranından ayırmadan cevap verdi.
"Önemli bir şey yok. Sadece telefonunu karıştırıyorum."
"Evet, yaklaşık beş dakikadır bunun farkındayım. Peki, neden?" diye merakla sorduğumda sonunda başını çevirip bana baktı. Telefonumu bana doğru uzattığında onu alıp cevabını dinledim.
"Eğer telefonunu karıştırırsam kendimi daha dikkatli bir anne gibi hisseder miyim diye denedim. Tabii bir de daha önce telefonunu karıştırmış olsaydım şu benden gizlediğin şeyleri öğrenir miydim diye merak ettim." diyen annemin bu çok da masum olmayan saf ifadesi karşılığında istemsizce gülümsedim.
Ondan ısrarla bu yaşanılanları gizleyen bendim. Öğrenmemesi için türlü taklalar atan da öyle... Ama onun da kendini suçlaması, anneliğini sorgulaması gerçekten yanlıştı.
"Yeterince dikkatli bir annesin. Ama sanırım ikimizin de kabul etmesi gereken bir şey var; Bazı şeyleri ben sana söylemediğim sürece öğrenmen gerçekten zor olabiliyor." dediğimde kaşları tehditkâr bir havayla çatıldı.
"Bana senin söylemen gerekir zaten! Öğrenmek için benim çabalamama gerek kalmamalı, değil mi?" dediğinde gülümseyip onu yanağından öptüm.
"Özür dilerim. Ama başka sır yok. Olmayacak. Bilgin olsun diye söylüyorum, şu an tuvalete gidiyorum." derken yüzümdeki alaycı ifade annemin gözlerini devirip gülümsemesine sebep olduğunda lavaboya girip Ateş'in mesajlarını okudum.
Yaklaşık on mesajın özeti beni merak ettiği ve onu aramamı istediğiydi. Dün eve geldikten sonra onunla hiç konuşmamıştık. Ortada öfkesi ortalığı yıkabilecek bir annem ve bunca şeyin arasında Ateş'le iletişime geçmeyen bir ben varken merak etmekte öyle haklıydı ki istemsizce suçladım kendimi.
Ateş'i arayıp sesini duymak istedim o an. Merak etmekle kalmadığına emindim. Onun kendini suçladığını biliyordum. Herkes kendini suçluyordu. Ben, Ateş, annem ve Deniz teyze...
Ateş telefonu açtığında heyecanlı bir ses tonuyla ismimi söyledi. Onu arayan kişi ben olacağım gibi, annem de olabilirdi sonuçta.
"Görkem?"
Onu rahatlatmak için hiç beklemeden cevap verdim.
"Çok üzgünüm. Ben seninle konuşacak fırsat bulamadım. Merak ettiğini biliyorum. Ben iyiyim." dediğimde derin bir soluk aldığını duydum.
"Ne kadar iyi olabilirsin? Annenle çok sorun yaşamış olmalısın. Ve ben senin yanında değildim. Yanında olmalıydım, özür dilerim!" dediğinde buruk bir tebessümle gülümsedim.
"Ateş, özür dileyecek bir şey yok. Lütfen yapma. Ben kendimi çok suçluyorum zaten. Herkesi endişelendiriyorum. Beni seven herkesi merak içinde bırakıyorum. Ama artık bitti, söz veriyorum. Benim için endişelenmek zorunda bırakmayacağım sizi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALEV ALEV
Teen FictionGÖRKEM'DEN... Ben aşka inanmayanlardandım. Belki azınlık gruptaydım. Belki beni aşka inandıracak biri çıkmadı karşıma. Belki bu yüzden o güne kadar hiç sevgilim olmadı. İhtiyaç da duymuyordum zaten. Onunla tanışana kadar... Onu böyle delicesine seve...