I. Giriş

68.4K 1.4K 182
                                    

''Lanet olası kan emiciler yüzünden hiçbir yere gitmeyeceğim!'' diye çıkıştım duvarları titreten ani bir hışımla. ''Burası yüzyıllardır bizim bölgemiz. Sizi bilmem ama, ben hiçbir yere gitmiyorum.''

Söylediklerimde ısrarcı ve kararlıydım, çünkü o aptal sivri dişliler yüzünden doğup büyüdüğüm yerden ayrılmama imkan yoktu. Bu bölge benim, bizim evimizdi. Ne olursa olsun, evimi onlara bırakıp gitmeyecektim.

''Tanrı aşkına, Daisy. Başka seçeneğimiz var mı sanıyorsun? Bize buradan ayrılmamız için yalnızca bir ayımız olduğunu açıkça belirttiler. Yoksa hepimizi öldürmek için gelecekler.'' Babam beni ikna etmeye çalışırken, gözlerim odada sessizce bekleyen diğerlerine kaydı. Hepsi bakışlarını yere dikmiş, huzursuzca babama onay veriyorlardı. İçimde yükselmeye başlayan öfkeyi kontrol altında tutmaya çalışarak, kollarımı göğsümde çaprazlayarak dik duruşumu korudum.

''Bu kadar kolay mı pes ediyorsunuz yani! O iğrenç yaratıklar her zaman her istediklerini alıyorlar, ama bu sefer buna izin vermeyeceğim.'' Babam sözlerime karşı derin ve yorgun bir nefes verirken, erkek kardeşim bana doğru yaklaştı. Hareketleri ne kadar yavaş ve korumacı olsa da, ''Dokunma!'' diyerek bana sarmaya çalıştığı kollarını hızla ittim.

''Daisy, gidebilecek daha iyi bir yer bulabiliriz. Sadece-'' Kardeşim Marcus'un tamamlamasına izin vermeden onun sözünü keserek, gür bir sesle lafının arasına girdim.

''Gidebilecek daha iyi bir yerimiz yok. Siz o aptal yürüyen ölülere karşı savaşmayacaksanız tamam. Ama ben yapacağım.'' Koşarcasına hızlı attığım geniş adımlarımı odama yönlendirdiğimde, mavinin uçarı tonundaki gözlerimden akan sıcak yaşlar çoktan boynuma doğru düz bir yol çizmişlerdi. Tanıdık bej rengi odaya girer girmez elime gelen ilk şey olan baş ucu lambamı alıp duvara attım, ve yere düşüp paramparça oluşunu izledim. Aynı hayatım gibi, tek hamleyle, tek seferde parçalanmıştı. Nefes bile almayan o kan emicilerin bizi kendi bölgemizden kovmaya hakları yoktu. Burayı bu kadar kolay bırakmayacaktım.

Kendimi yatağa atıp yüzümü yastığa bastırdığımda, kapımın sakince açılışından kaynaklanan o hafif gıcırtıyı hissettim. Birkaç saniye sonra yatağımın ayak ucunun çökmesiyle uzun parmaklar, ayak bileklerimde küçük daireler çizmeye başlamıştı. ''Babam ve sinir bozucu erkek kardeşimden sonra, şimdi de sıra sende öyle mi Damien? Kararımın değişmeyeceğini en iyi sen biliyor olmalıydın.'' Konuşurken sert sesimi kullanmaktan çekinmemiş, ağzımdan azarlar şekilde çıkan kelimeleri kibarlaştırmak için herhangi bir çaba sarf etmemiştim.

Erkek arkadaşımın bana gülümsediğini hissedebiliyordum. Onun her şeye karşı olumlu yaklaşan bir yapısı vardı. Birbirimize bu kadar zıtken, birlikte olmamız beni sürekli şaşırtmaya devam ediyordu. Kelimeler dudaklarından teker teker, aceleci olmaktan uzak şekilde döküldü. ''Bana bak, Daisy.''

Tavırlı şekilde yüzümü yastıktan kaldırarak gözlerimi onun ışıldayan yüzüne odakladım. Tam da tahmin ettiğim gibi, ince gülümsemesi pembe dudaklarına çoktan yerleşmişti bile. Bu ifadesini normal şartlarda ne kadar sevsem ve ona flörtöz bir hava kattığını düşünsem de, şimdi bana düşündürttüğü tek şey ne kadar sinir bozucu olduğuydu. ''Kendimize kalıcı bir yer bulana kadar, tilki adamlar bizi bölgelerine almayı kabul ettiler.''

Dudaklarımdan plansızca çıkan kahkaha, Damien'in hoşuna gitmiş gözükmüyordu. Öyle ki, onun söyledikleri de benim hoşuma gitmemişti. ''Onlara güvenemeyiz! Onlar doğa üstü türlerden en bencilleridir, bunu bilmiyor musunuz? Çıkarları olmadan bir iş yapmazlar, daha sonra bunu bize faiziyle ödeteceklerdir!''

Damien'in ince gülümsemesi soldu, ama baş parmağı ayak bileğimi okşamaya devam ediyordu. ''Anlaşma imzalanacak. Bizim türümüz, seneler önce tilki adamlarla büyük başarılar sağlamış.'' Kelimeleri sessiz ve dingindi. Ona bağırmak, çığlık atıp bir aptal olduğunu söylemek istiyordum.

''Bu çok öncedendi! Artık kimse onları istemiyor, neredeyse dışlanmış türlerden biri olarak görülüyorlar. Onlara sığınamayız. Bir daha kimse bizimle ticaret yapmaz!'' Hepsinin bu kadar aptal olabileceğini tahmin etmiyordum. Tilki adamlara sığınmak, hayatımda duyduğum en aptalca karardı. Kendi kendimize yetebilir, onların karşısına çıkabilirdik.

''Yapabileceğimiz başka bir şey yok, Daisy.''

Ayak bileğimi Damien'den kurtararak yataktan kalktım ve onun önünde kendime güvenen bir duruş sergiledim. ''Hayır, var. Vampir bölgesi olan New Orleans'a gidecek, ve bu işi tümden çözeceğim. Onlara, bize kolayca boyun eğdirtemeyeceklerini göstereceğim, Damien.''




PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin