64.BÖLÜM

964 85 5
                                    

Selamlar güzel okurlarım..

Ramazan nasıl geçiyor?

Benim biraz uyku dengesi bozuldu ama yavaş yavaş toparlıyorum.Yorgunlukta var tabi..Demeyin evdesin ne yorgunluğu bu diye..Evdeyim ama boş durmuyorum ki..Yeni bölümler için çalışmalar yapıyorum,sınavlara hazırlanıyorum  ve daha bir sürü şey ile uğraşıyorum.Sizin nasıl geçiyor günleriniz?

Evet..Bölümümüze dönecek olursak eğer..

Sizlere harika bir bölümle geldim.

Ekibimiz bu hafta neler yapıyor hadi gelin hep beraber okuyalım.

Yorum ve oylarınızı merakla bekliyorum.

Keyifli okumalar!..

Görselde; Ekibimiz var.

Bölüm müziği; Söz dizisi klip - Dağlar Kışımış 

Bölüm içinde geçen Yekta'nın söylediği türkü ; Şevval Sam - Hey Gidi Karadeniz /Ander Sevdaluk  

***********************************

"Herkesin

Bir umudu vardır, 

Bir savaşı, 

Bir kaybedişi

Bir acısı, 

Bir yalnızlığı, 

Bir hüznü... 

Çünkü herkesin bir gideni vardır... 

İçinden bir türlü uğurlayamadığı..."

                                        Turgut Uyar

************************************

Karanlıkta pusuya düşürüldüğümüz o gece yine gözlerimin önündeydi...Ekibi,kardeşlerimi korumak için nasıl koşturduğum..Acı içinde yere düşerek son nefeslerini veren askerimin o son halleri..Yere düşen kocama,bebeğimin babasına elim karnımda uzanma çabalarımı tekrar yaşıyordum.Yüreğimi yakan,kalbimi sıkıştıran hislerle o anda atamadığım çığlıkları atmama neden oluyordu.Onları kurtarmak her şeyi yapmıştım.Kendi canım,canımda taşıdığımı taşıdığımı hiçe sayarak hemde..O yeri uzaktan tekrar izlerken gözümün önüne gelenlerle dizlerimin üzerine çöküp avazım çıktığı kadar bağırdım.Bu ağıt evlatları için ağlayan bir annenin,bir asker olarak en iyi şekilde eğiten komutanın,omuz omuz omuza çarpıştığı kardeşleri için ağlayan bir kadının ağıdıydı,göz yaşlarıydı.Ellerimde hissettiğim ölüm kokan o soğuk toprakları avucumda sıkarken çığlık atarak yattığım yerden doğruldum.Hızlı hızlı soluk alıp veriyordum.Elim sıkışan göğsüme gitti.Kan ter içinde kalmıştım.Bu gördüğüm geceleri insanı korkutan bir rüya,bir kabus değildi.Bu gerçekti.Bu benim hayatımın ta kendisiydi.Cehennemimdi...Ömür boyu sürecek vicdan azabımdı.Üzerinden yıllar geçse de kabuk bağlamayan,kanayan yaramdı. Onlar beni affetse bile ben kendimi affedemeyecektim.Yüzümdeki yaşları silerek üzerimdeki örtüyü kenara iterek yataktan kalktım.Saate baktığımda daha dört buçuk olduğunu gördüm.Lavaboya gidip buz gibi soğuk su ile elimi yüzümü yıkadım.Soğuk su biraz kendime gelmemi sağladı.Üzerimdekileri çıkarıp antrenman yapmak için yeşil bir tişörtümü ve pantolonumu giyip saçlarımı tepemden at kuyruğu yaptım ve postallarımı giydim.Hastaneden geleli bir kaç gün olmuştu.Yaram hala tam olarak iyileşmese de daha iyi durumdaydı.Pusat kabul etmese de artık daha rahat yürüyordum. Bir aydan fazladır buradan uzaktaydım ve antrenmanlarımı doğru düzgün yapamamıştım. Odamdan çıkıp karakolun koridorundan geçerek,avluya çıktım.Yüzüme vuran sabah ayazıyla gözlerimi kapatttım.Güneş daha doğmamıştı,dağların arkasındaydı.Yan tarafta nöbet tutan askerlerin selamına karşılık vererek karakolun çevresinde koşmaya başladım.Önce ısınmak için hafif tempolarla başladım.On dakika sonra biraz daha hızlandım.Koşarken yüzüme vuran rüzgar beni kendime getiriyordu.Hızlı bir şekilde koşarken aklımdaki şeylerin hepsini,korkularımı, acılarımı geriye ittim ve olduğum ana odaklandım.Bir saatlik koşum bittikten sonra nefes nefes durdum.Gün doğmuştu.Birazdan askerler dışarı çıkmaya başlardı.Başımı eğik bir şekilde birkaç saniye durduktan sonra terim üzerimde kurumadan antrenmana devam ettim.Yere çöküp şınav çekmeye başladım.O sırada tam önüme düşen gölgeyle gözlerimi kısarak,başımı yukarı kaldırdığımda Pusat karşımda buldum.Hızla yerimden doğrulup,onun gibi dimdik durdum.

ENFÂS (Yeniden doğ kalbim!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin