Hepiniz hoş geldiniz can okurlarım..
Biraz geciktim ama sizlere yine heyecan ve soluksuz okuyacağınız bir bölüm getirebilmek içindi.Şu iki hafta oldukça yoğundu benim için..Sınav haftam da ciddi bir soğuk algınlığı da geçirince bölümü yazıp bitirene kadar biraz zaman geçti ama sonunda getirebildim.
Sabırla beklediğiniz ve anlayışınız için hepinize teşekkür ederim.. O güzel yorumlarınız ve oylarınızla bana nasıl moral verdiniz anlatamam. Rabbim eksikliğinizi göstermesin canlarım!..
Sizi daha fazla bekletmeden bölüm ile baş başa bırakıyorum.
Yorumlarınızı ve Vote (Oylarınızı) bekliyorum...
Keyifli okumalar!..
NOT: Medyadaki afişte AY IŞIĞI TİMİ var! (Her zamanki gibi ben yaptım.Umarım beğenmişsinizdir.)
************************************
Mehmed'im,sevinin,başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın,elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş,gün batmış,ebed bizimdir!Necip Fazıl Kısakürek
************************************
Ahi Bey,zorlu bir yolculuktan sonra nihayet Şemdinli'ye ulaşabilmişti.O gün içinde Ordu'dan Hakkari'ye direk gelecek otobüs bulamayınca önce Giresun'a gidip oradan Hakkari otobüsüne binmişti.Yaklaşık 11 saatte Hakkari' ye ulaşmış ardından da oradan da aktarmayla ancak 3 saatte buraya ulaşabilmişti.Kötü hava şartlar yüzünden vaktinde kızının yanında olamamıştı.Bıçak gibi keskin olan hava insanı kalın giysilere rağmen iliklerine kadar donduru-yordu.Ama Ahi Bey'in baba yüreği daha önce hiç karşılaşmadığı bu soğuğa rağmen endişeyle ve acıyla yanıyordu.Kızı hastanede hayat mücadele verirken kendisi hala yanına ulaşamamıştı.Utkan ulaştığında kendisine haber vermesini istemişti.Ne de olsa burası terör bölgesiydi ve dikkatli olmaları gerekiyordu.O yüzden minibüsten iner inmez Utkan'ı aramıştı.Kendisi gelemeyeceği için bir arkadaşının güvenli bir araçla onu almaya geleceğini söyledi.Bu soğukta dışarıda beklememesini de söylemeyi unutmamıştı tabi..Beklerdi çünkü biliyordu..İçinde yanan korlara iyi gelmese de onu dinç tutardı.Böyle düşünmesine rağmen oğlu gibi sevdiği genç adamı kırmayıp yolun karşısındaki kahvehaneye doğru ilerledi.Selam verip ve içeri girip köşedeki masalardan birine geçip oturdu.Ortaya kurulmuş sobanın etrafındaki masalarda oturmuş sohbet eden adamlar içeri girdiğinde sessizleşip dikkatle gelen yabancıyı inceleseler de bir süre sonra aralarındaki sohbete geri dönmüş lerdi.Kendisi de getirilen çayı içerek ve etrafını inceleyerek beklemeye başladı.Ülkesini her yöresinde farklı bir doku farklı bir tat vardı.
Nereye giderse gitsin Anadolu'nun o sıcaklığını,samimiyetini hissetmemek mümkün değildi.Her yönüyle öyle güzel bir ülkede yaşıyorlardı ki..Bu güzel vatanının her bir toprak zerresi kutsaldı onlar için ve hiçbir şeye değişilemezdi. Atalarımızın,şehitlerimizin kanları ile sulayarak korudukları bu topraklar nasıl kutsal ve mübarek olmazdı ki?Her an evladına bir şey olacak,kötü bir haber gelecek korkusuyla yaşamak hiç kolay değildi elbette..
Ama o kızını anlıyordu.Çünkü kendisi de bir zamanlar onun gibi gücü yettiğince ülkesi için elinden geleni yapmaya çalışmıştı.Askerden sonra boş durmamıştı.Hala orduda ne zaman dışarıdan yardıma ihtiyaç duydukları bir şey olsa ona gelen dostları vardı çok şükür..Bu yaşına gelmesine rağmen ülkesi için bir şeyler yapmaktan kimse onu alı koyamamıştı.Çocukları da onun gibi olmuş ve onun yerine bayrağı teslim almışlardı işte..
Yekta ilk asker olmak istediğini ve başvurusunu yaptığını söylediğinde Güldeste Hanım ile birlikte çok korkmuşlardı.Tabi ki kızlarının tercihe saygı duymuşlardı.Daha çok küçükken belliydi aslında biricik,göz bebekleri olan kızlarını ne olacağı ama o zaman geldiğinde bir anne ve baba olarak onun bir asker olacağını kabullenmek çok zor olmuştu.Biricik kızları dağ bayır,gece gündüz demeden tehlike içinde olacaktı.
Düşmanla bire bir çarpışacak ve yeri geldiğinde ölürdürecek yeri geldiğin de de kendi canından vazgeçecekti.Bu düşünce ve korkularla geçen günlerden sonra okulu bitirdiğinde anlamışlardı asıl sınavın şimdi başladığını..Güzel kızları azimle çabalamış ve dereceyle bitirdiği okuldan mezun olmuştu.
Yekta'nın ilk asker olduğu zaman gözlerinin önüne geldiğinde yüzünde gülümsemenin farkında bile değildi.
Üzerinde her zaman hayranlık duyduğu ve sonunda kavuştuğu o ilk üniforması ile karşılarında duran genç bir asker vardı artık.Tüm ciddiyeti ve asaletiyle dimdik duruyordu.Ama gözlerinde gördüğü o güzel parıltıyı hiç bir zaman unutama
mıştı Ahi Bey..O yemyeşil gözlerde bir TÜRK ASKERİ olmanın onur ve gururu vardı.Vatanı için bir şeyler yapabilecek olmanın heyecanı vardı.Ondan sonra hep olacağı gibi vatanını her daim koruyabilmek için her şeyi yapabileceğini biliyordu.O gün Yekta'nın o zümrüt yeşili gözlerinin içindeki o büyük vatan aşkıyla söyledikleri ise hala o günkü gibi taptaze duruyordu zihninde.
Kulağına çalınan kızının baharı anımsatan o cıvıltılı sesi yankılanıyor
du.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENFÂS (Yeniden doğ kalbim!)
حركة (أكشن)Doğu'da görev yapan genç bir kadın ve ekibinin mücadele dolu hayat hikâyesidir... Soluksuz bir aksiyona var mısınız?! Hepinizi bekliyoruz!!! NOT:TÜM TELİF HAKLARI SAKLIDIR!... HERHANGİ BİR ŞEKİLDE KOPYALANMASI YASAKTIR!!...