Bölüm 23 "Kan"

2.5K 116 52
                                        


Doruk Ersoy ve grubu tam karşı sahnede şarkılarını seslendirirken yüksek sesten dolayı kendi aramızda muhabbet etmeye çalışmıyor eğlenen suratlarla içkilerimizi yudumluyorduk. Spot ışıkları izleyicileri değil de sahne alanları odağına aldığından karşımdaki Ersoy beni göremiyordu acaba yüzümü görse şaşırır mıydı, beni hatırlar mıydı? Yoksa zaten bu gece burada olacağımı planlamış mıydı?

Sonuçta konserden iki gün önce apartmanımda beliren broşürler tesadüf olamazdı.

İlerleyen saatlerde Burkay ve Sedef kendilerini iyice eğlenceye kaptırmış dans ediyorlardı. Ayaz kulağıma eğildiğinde kendimi çevreyi izlemeye o kadar kaptırmıştım ki irkildim. 

"Eğlenmiyor gibisin bir sorun mu var?" Buraya gelmek için manipüle edilmek beni tedirgin etmişti.

Neler döndüğünü anlamayacak bu küçük oyuna gelecek kadar aptalım.

Gülümsedim "Yoo grup gayet iyiymiş beğendim hatta," bu sefer onun kulağına ben yaklaşmak durumunda kalmıştım. 

Burnuma yeni yıkanmış tişörtünün yumuşatıcı kokusu geldi zaten beraber yıkadığımız için kıyafetlerimiz aynı kokuyordu. Acaba bu koku benim üstümdeyken de bu kadar güzel miydi?

"Bence sana biraz daha içecek lazım. Rahatla biraz," dedi dudakları kulak mememe bir süre temas etmiş sonra geri çekilip doldurduğu votka enerjiyi bana uzatmıştı. Temasından etkilenmiştim bu yüzden cevap vermek yerine uzattığı bardağı büyük yudumlarla yarıladım.

 Tekrar kulağıma yanaştığında "Lavaboya gitmem gerek hemen gelirim," dedi gitmeden şakaklarıma bir öpücük bıraktığında şaşırdım. Burkaylar kendi hallerinde olabilirdi ama henüz aramızdaki bu garip ilişkiyi bilmiyorlardı ve bu hareketiyle dikkatleri üstümüze çekmiştik.

Ayaz kalabalıkta uzaklaşırken Burkay ile Sedef'in sorgular bakışları üzerime dikildi. Kimseye hesap verecek, açıklama yapacak halim yoktu. "Ben biraz hava alıp geliyorum." Dedim. Peşimden gelmek isteseler de onları dinlemeden uzaklaştım. 

Avımı gözüme kestirmiştim.

Konser başladığından beri ikinci kat balkonunun demirlerine yaslanmış üstündeki siyah takım elbiseyle bu ortama tamamen eğreti duran adamın bakışları hem benim hem de solistin üstündeydi. Bağlantılı olduklarını biliyordum. Şimdi arka çıkışa yönelmem de peşimden geleceğini bilmemden kaynaklıydı.

Önce yavaş ilerleyerek peşime düşmesi için zaman tanıdım 3-4 metre arkamdaydı. Büyük acil çıkış kapısını ittiğimde mekanın arka sokağına çıkmıştım. Issız bir sokaktı etrafta parçalanmış bira şişeleri ve izmaritler vardı. Hızlı olmalıydım önce alt kısmı kırılmış bira şişesini ağız kısmından sağ elimle sabitleyip aldım ve kapının yanındaki yüksekliğe çıkıp gizlendim. Yanılmıyorsam bir dakika içinde şu kapıdan çıkacak ve üzerinde bulunduğum beton tümsek aramızdaki boy dezavantajını kapatacak bana hamlemde yardımcı olacaktı.

Süre doldu, kapı aralandı.

Önce sol kolumla boynunu sarıp onu geri çektim. Hareketimle sırtı geri bükülürken göğsüme yaslandı. Bacaklarımı bedenine sardığımda onun sırtına sarılmış gibi duruyordum. Çok hızlı hareket etmiştim dengesini sağlayamadı ve üzerinde bulunduğum beton tümseğe sırt üstü düştü tabi altında ben kalmıştım çıplak sırtımın soğuk betonla teması yüzünden içim ürperdi ama şu an bu önemli değildi. 

Tehditkar biçimde sağ elimdeki camı boynuna yaklaştırdım. Nasıl bu pozisyona düştüğünü kavramaya çalışır gibiydi. Ellerinden biri boynuna sardığım kolumda diğeri ise ona doladığım bacağımdaydı. 

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin