Aynada nemli yüzümü izlerken önceki hallerimi anımsadım. Geçen sene bu zamanlar aynaya bile bakamayan bir korkaktım bazen feri gitmiş gözlerimle kendimi incelediğim olurdu bazense kendime bile katlanamaz aynalara küserdim. Neredeyse 2 ay önce bedenim morluklar içinde suya bile değmekten korktuğum tüm cesaretimi yitirdiğim zamanı da tek gözüm açık aynaya baktığım halimi de hatırlıyorum. Ama senelerdir hiç kendimi böyle görmemiştim karşımdaki kadının gözleri parlıyor saçlarının her dalgası sanki hiç olmadığı kadar düzgün yüzünde mutluluktan yer edinmiş gülümsemenin izi ve dinginlik var en önemlisi de dünyaya meydan okuyacak kadar cesur artık. Biliyordum, bendeki bu değişikliği mutfakta bana kahvaltı hazırlayan hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim adama borçluydum.
Bu minnetimi ona da hissettirmek için yüzümü havluyla kurulayıp mutfağa adımladım. Arkası dönük bir şeylerle uğraştığı için ne yaptığını göremesem de kollarımı ona sarıp yanağımı da sırtına yasladım.
"Ne yapıyorsun? Keşke beni bekleseydin." Aslında beklemediği iyi olmuştu bu sayede o bana kahvaltı hazırlarken ben de keyifle onu izleyebilirdim.
"Krep yapıyorum." Söylediğine şaşırırken başımı geniş sırtında yanağımı kaldırmadan kaydırıp kolunun altından ne yaptığına baktım. Gerçekten derin bir kapta krep karışımı çırpıyordu.
"Nerden çıktı şimdi?" Kolunun altında kaldığım için önce başıma bir öpücük kondurdu. "Seversin diye düşündüm. Sevmez misin?"
Sen yaparsın da sevmez miyim?
"Severim de yapmayı bilmene şaşırdım." Bir iki adım yana atıp ocağa yaklaştığında ben de yapışık ikizi gibi onunla hareket ettim.
"Samet'e sordum anlattı çok da zor değilmiş." Sırf bunun için birilerini arayıp tarif sorması içimin mutlulukla dolmasını sağlarken başımı tekrar sırtına yasladım. Kıyafetleri aynı benimkiler gibi kokuyordu.
"Birkaç eşyanı burada bırakmaya ne dersin?" Beline yaslanmış konuşurken ona engel oluyor muyum diye düşündüm ancak halinden memnun görünüyordu.
"Doruk'a söylerim bugün getirir bir şeyler." Yoğun günler haricinde işi ektiğimiz için günlerdir eşofman ve tişörtle evde duruyordu ama dolabımda onun eşyalarını görmek istiyordum.
Evimin her köşesinde ondan bir iz bulmak istiyorum.
"Beraber alışverişe çıkıp da alabiliriz." Dediğimde homurdanmaktan geri kalmadı. "Sen bana takım elbise aldırmıyorsun."
Hemen savunmaya geçtim. "Seni başka kıyafetlerin içinde görmek istediğim için beni suçlayamazsın."
"Haklısın ama sen daha çok beni çıplak görmek istiyor gibisin." Konuyu saptıran arsız sözlerini duyduğum an kulağıma kadar kızarırken anında sırtını ısırdım. Çabuk utanan biri değildim ancak böyle alenen söyleyince utanmıştım işte.
"Ahh! Niye ısırıyorsun sevgilim ya? Dün gece tırnakladığın yetmedi mi?" Arkasında renkten renge girerken "Yüceeel" dedim ama gülmekten omuzları sarsılıyordu. Başımı yine koltukaltından çıkarıp sessizce gülmeye çalışan yüzüne bakarken sinirle "Dün gece hiç şikayetçi gibi görünmüyordun." Dediğimde gülmeyi bıraktı.
Onunla dans ettiğimiz günün ardından bir hafta içinde birkaç kez daha yanmıştık. Yanmak böyle tanımlamayı seviyordum çünkü sevişmek sanki çok yetersiz kalıyordu. Aramızdaki inanılmaz tutkunun üzerine birbirini seven iki kalp de eklenince tüm evi yangın mahalline çevirmek pek de zor olmamıştı.
O cevabını alıp krep yapmaya geri dönerken ben de hissetmeyeceğini bilsem de gerçekten dediği gibi canı yandıysa diye sırtına küçük bir öpücük kondurup annesine tutunan yavru maymun gibi sarılmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENGER
General FictionAilesi için her şeyi göze alabilecek, zekası ve cesaretiyle kendine hayran bırakan toprak gözlü bir kadının prangalarından, maskelerinden ve acılarından kurtulmasının hikayesi.