"Ayaz ben seni sevmiyorum."
Pat diye söylemiştim ve karşımdaki adama adeta kal gelmişti. Sözümü kesemeyecek durumdayken sözlerime devam ettim. "Benim içimde senin bana beslediğin gibi bir sevgi yok. Sana açık olmak istiyorum seni belki de hiç sevemeyeceğim ama denerim. Eğer bunu göze almak istersen tamam ama benimle zaman kaybetmek istemezsen de seni anlarım."
Birkaç dakika söylediklerimi biçip tarttı. Bu sırada başını kaldırıp bir kez bile bana bakmamıştı. Söylediklerimin ona ağır geldiğini biliyordum ama sırf sevilmek uğruna onu kandırsam kendimi hiç affedemezdim.
Başını kaldırdığında ela gözlerinin kanlanmış olduğunu gördüm kendini sıkıyor gibiydi. Bu adamı bu hale getirmeye hakkım yoktu.
"Ne kadar da kolay söyledin öyle, sevmiyorum diye." Tam ağzımı açıp cevap vereceğim an eliyle beni susturdu "Şimdilik beni sevmeme ihtimalini düşünmek istemiyorum. Deneyeceğini söyledin bu bana yeter."
Başımı salladım.
"Ben biraz dinleneceğim yorgun hissediyorum." Ayaklandı. Tabağına aldıklarının yarısını ancak yemişti. Anlaşılan söylediklerimle onda keyif de iştah da bırakmamıştım.
"Masayı ben hallederim sen dinlen hem zaten benim uykum yok." Uykum vardı ama ona biraz zaman vermem gerektiğini hissettim. İlk defa Ayaz aramıza mesafe koymuş gibiydi.
Odamın kapısının kapanma sesi geldiğinde nefesimi seslice dışa bıraktım. Aheste aheste masayı toplayıp dün gece alamadığım uyku bastırınca da koltuğun bir kenarına kıvrıldım. Ayaz'ın yanına gitmeye cesaret edememiştim.
Her ne kadar odaya kapansa da beni bırakıp gitmemişti bu iyi bir şey sayılırdı.
Akşama doğru uyandığımda odamın hala kapalı olan kapısına bir bakış atmış elimi yüzümü yıkamış üstümdeki paspal ev kıyafetleriyle kendimi dışarı atmıştım. Kendi evimde boğulduğumu hissetmem normal miydi?
Yanımda telefonum bile yoktu banka kartım ve bir paket sigaram vardı. Apartmanın kapısındaki basamağa oturdum biraz olsun nefes alabilmek için bir dal sigara çıkarıp yakacaktım ama çakmağım yoktu o sırada sokakta dikilen çocuk dikkatimi çekti arada gözleri bana değiyordu. Bunu yadırgamadım çünkü üstümde penye şort tişört bir de terlik vardı tarzım dikkatini çekmiş olmalıydı.
Ayağa kalkıp ona ilerledim, 18 yaşlarında gibiydi kıvırcık saçları vardı boyu benden uzun olsa da çok kalıplı değildi masum yüzü yaşını ele veriyordu. Onun yanına adımlarken gözlerini bana dikmiş ne yaptığımı izliyordu sanırım bir yabancının yanına bu kılıkta yaklaşmasına şaşırmıştı.
"Selam. Ateşin var mı?" İlk başta yüzüme anlamamış gibi baksa da sonra kot pantolonun ceplerini karıştırmaya başladı.
Arka cebinden uzattığı çakmağı alıp sigaramı yaktım. Yanında çakmak taşıdığına göre o da içiyordu bu yaştaki bir gencin sigara içmesi kaşlarımı çatmama sebep olsa da kimseyi yargılayacak durumda değildim özellikle kendim içerken. Yine de rahatsız olduğumdan çatılı kaşlarımla çakmağını geri uzattım.
"Sağ ol." Normalde dönüp apartmanın girişindeki merdivene oturmayı düşünüyordum ama nedense bu çocuğun yanında boş boş ayakta dikilmek istedim. İkimiz de konuşmuyorduk. Ben ikinci sefer sigara çıkardığımda bu sefer kendisi uzattı çakmağını.
"Anlaşılan sen de içiyorsun. Çakmak taşıdığına göre," barizdi ama söylemek için söylediğim bir cümleydi.
"Arada içerim." Dedi. Sesinin hoş bir tınısı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENGER
Fiksi UmumAilesi için her şeyi göze alabilecek, zekası ve cesaretiyle kendine hayran bırakan toprak gözlü bir kadının prangalarından, maskelerinden ve acılarından kurtulmasının hikayesi.