Bölüm 58 "Nişan"

2.2K 135 104
                                    

Annemin neden adımı Direnç koyduğunu yavaş yavaş anlamaya başlıyordum sanırım. Bu akşam da direnmem gereken akşamlardan biriydi, geçmişimdeki tüm insanlar bu akşam karşıma çıkacaktı. Başım dik hepsinin gözlerinin içine bakacaktım çünkü ben yanlış bir şey yapmamıştım. Ben sadece başkalarının kirli geçmişinin oyuncağı olmuştum. Artık evinde saklanan kendini hayattan soyutlayan o kız değildim. Hayatımda Yücel vardı bir iş yerim vardı bir kardeşim vardı. Kabuslar gören sinir krizleri geçiren o kız değildim işimden yorgun argın gelip sabaha kadar deliksiz uyku çekiyordum. İşte tüm bunlar aynada yansımama bakarken aklımdan geçenlerdi. Yücel salonda nişana gitmek için beni bekliyordu bense kendime bu şekilde cesaret depoluyordum. 40 tane belalı adam gelsin dikilsin karşıma yine yıkılmadan dimdik dururdum ancak sevdiğim insanlar bir düşman gibi karşıma dikilince belim bükülüyordu. Benim en hassas noktam ailemdi.

Özenle çektiğim eyeliner ve rimelli gözlerimle aynada karşı karşıya geldiğimde içindeki o ufak ayrıntıyı gördüm. Ablamı ve yeğenimi uzaktan da olsa görecek olmak içimi neşeyle dolduruyordu bu da gözlerime yansıyordu. Belki benimle konuşurdu hatta beni görünce affeder her zaman yaptığı gibi kollarını kardeşine açardı. Kim bilir? Bunları umut etmemi engelleyemiyordum. O küçük umut kırıntısı da yetiyordu. Onları çok özlemiştim.

Ah anneciğim ablam da beni özlemiş midir?

Tamamen hazır olduğumda kıyafetimle uyumlu küçük zincirli çantamı omuzuma astım ve odamdan çıktım. Yücel yine okuduğum bir kitaba dalmıştı. Neyse ki rezil olduktan sonra önlemimi almıştım bana verdiği çiçekleri büyük bir ansiklopedinin arasına kurutmaya başlamıştım.

"Ben hazırım." Sesimi duyduğunda kitaba eğilmiş başı bana bakmak için doğrulmuş ve elmas gözleri gözlerimle buluşmuştu. Ona gülümsediğimde beni yüzünde yakıcı bir ifadeyle süzdüğünü gördüm. Hazır o beni incelemeye dalmışken ben de onu inceledim. Üzerinde jilet gibi siyah takım elbisesi beyaz gömleği ve kravatıyla her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Kitabı kenara bırakıp ayağa kalktı. Ceketine çekidüzen verirken bana yaklaşmıştı. Hareketlerini ağzımın suyu aka aka izledim. Bu adam bazen dünyanın en olgun insanı bazense küçük bir çocuğa dönüşüyordu ve her iki hali de çok hoşuma gidiyordu.

Hayran hayran onu izlerken tam karşımda durdu. Avucunu yüzüme yerleştirdiğinde istemeden de olsa gözlerim dudaklarına takılmış sonra gözlerine tutunmuştu. Ona dokunma ihtiyacıyla ellerimi göğsüne yasladım kalp atışlarını hissedebiliyordum. Kalbi hızlı atıyordu.

"Çok güzelsin" usulca yaklaşıp dudaklarıma beklemediğim küçük bir öpücük kondurdu ama etkisi bende oldukça büyük oldu. Dudaklarımda karıncalanma hissederken düşmemek için ellerimle ona biraz daha tutundum.

"Sen de güzelsin." Beynimin işlevini durdurduğunun kanıtı olan cümlem ağzımdan çıktığı an pişmanlıkla gözlerimi yumdum. Yücel vakit kaybetmeden sırıtmaya başlamıştı.

"Beni güzel mi buluyorsun gerçekten?" Genç kızlar gibi söylediği cümleyle benimle uğraşacağını anladım. Ellerim kravatına kayarken hızımı alamayarak kravatı biraz yukarı çektim amacım onu boğmaktı. "Dalga geçme."

"Tamam tamam demiyorum bir şey." Kravatını gevşetirken hala gülüyordu. Dudağına rujum bulaşmış mı diye baksam da kaliteli rujumun çılgınca öpüşsek de dağılmayacağını biliyordum.

Keşke rujumu test etsek.

Keşke rujumu test etsek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin