Kalbim yerinden çıkacak kadar hızlı atıyordu. Saniyeler içinde düşünceler ve olası senaryolar beynimde döndü.
"Ne işin var senin burada? İçeri nasıl girdin?" Aslında cevapları umurumda değildi tek amacım sorularımla onu oyalayıp gerileyen adımlarla mutfak tezgahındaki bıçağa ulaşabilmekti. Aramızda 15 adımlık mesafe vardı uzun adımlarıyla bunu yarıya rahatça indirebilirdi hala koltuktayken o bıçağa ulaşmam gerekiyordu ve bu tek şansımdı.
Bu sefer tek kişiydi Canan'ın adamları iki kişi olduğu için elimden bir şey gelmemiş olabilirdi ama artık şansım vardı ve bir daha alıkonulmak kesinlikle istemiyordum.
Adam hala koltukta otururken yerini ezbere bildiğim tezgaha döndüm ve bıçağı kaptım. Tekrar ona döndüğümde eğlenen bakışlarla bana bakıyordu. Garip bir durum olsa da en azından kendimi savunabilirdim.
"İçeri girmek sandığımdan da kolay oldu, yedek anahtarını kapının yakınlarına saklamaya bir an önce son vermelisin benim yerimde başka biri de olabilirdi," salonda bazen kitap okurken uyuyakaldığım tekli koltukta oturmuş rahat bir ifadeyle konuşuyordu üstelik elimde bıçak tutarken!
"Sanki senin başkasından farkın varmış gibi! Laf ebeliğini bırak neden buradasın?"
Bir an bakışlarım kapıya yöneldi. Kilitli miydi? Bana saldırsa kapıdan ona yakalanmadan çıkabilir miydim?
"Vakti geldi gerçi bu kadar geç uyanmasaydın tanışacağın kişiyle daha erken tanışırdın da neyse."
Bu adam kaç saattir evimdeydi?
Kafayı yemek üzereydim. Hem kendimi elimdeki bıçağa rağmen savunmasız hissediyor hem de ters bir anda bir delilik yapmamak için bir yanımı zor bastırıyordum ve ben kafayı yersem ortaya hoş şeyler çıkmazdı
"Kimle tanışacakmışım?" Eline benim paketimden bir sigarayı ne zaman aldığını bilmiyordum ama ben ondan cevap beklerken o sigarasını yakmakla meşguldü. Hangi ara pencerenin dibinde duran paketimi küllüğümü yanına almıştı da yakıyordu? Şaşkınlıkla izliyordum oysa dışardan kaşlarımı çattığımdan eminim.
"Salonumun ortasında sigara içebileceğini düşündüren ne?" Derin bir nefes çekerken kısılan siyah gözleri gözlerimdeydi. Onu fark ettiğimden beri gözleri bir kez olsun çıplak bacaklarıma inmemişti. Bu iyi bir şeydi sanırım?
"Doğru, pencere kenarında içmem gerekti ama bu seferlik böyle olsun." Sigaradan derin bir nefes çektiğinde yüzü biraz buruştu. "Seni patronumla tanıştıracağım." Pencere kenarı mı? Demek beni izlediği geceler pencerede sigara içtiğimi de görüyordu.
"Kimmiş senin patronun?" İzmaritini söndürürken sırıtıyordu.
"Sanki bilmiyorsun." Biliyordum Levent Ersoy'u Ebru'nun sayesinde öğrenmiştim. Asıl soru benim bildiğimi bu yabancı nerden biliyordu?
"Gelmek istemezsem ne olacak? Yaka paça götürecek misin?" Bu yaşadığım ilk olmazdı ama direnmeden kaybetmeye niyetim yoktu.
"Saçmalama, hem bu zamana kadar öğrenmek için sen direttin beni bile tehdit ettin." Haklıydı, yapmıştım ellerime kanı bulaşmış sonra o pis ellerle Ayaz'a dokunduğum için kendimden nefret etmiştim.
Şu an olayın şokunu atlatamadığım için mantığım çalışmıyordu. Sakinleşmem ve mantıklı düşünmem gerekti.
"Bekle hazırlanıp geliyorum." Bıçağı elimden bırakmadan banyoya yürüdüm adrenalinden çişim gelmişti.
Banyonun kapısını kapatıp birkaç defa da kilitleyip klozette işimi gördüm. Elimi yüzümü yıkarken aynadaki yansımama ne boklar yiyeceğimi soruyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENGER
General FictionAilesi için her şeyi göze alabilecek, zekası ve cesaretiyle kendine hayran bırakan toprak gözlü bir kadının prangalarından, maskelerinden ve acılarından kurtulmasının hikayesi.