Bu eve Yücel tarafından getirilmeden önce mesai harcandığı belli oluyordu. Banyoda benim için şampuan ve duş jeli bulmuştum. Zaten odadaki eşyalar da yeni gibiydi. Sanki Levent Ersoy burada misafir olmam için değil de burada yaşamam için tüm bunları hazırlatmıştı.
Gözlemlerim bu yönde de olsa Levent Ersoy'a hala ısınamamıştım. Hayatımın büyük çoğunluğu Bekir Korkmaz'ı baba olarak kabul etmekle geçmişti. Bana babalık yapmasa bile onu tamamen anılarımdan silip Levent Ersoy'u hayatıma almak beni zorluyordu. Üstelik adamla sürekli kavga edesim geliyordu.
Ellerimi lavaboya dayayıp aynadaki yansımama yaklaştım "Bugün tüm sırlar ortaya çıkacak Direnç. Ya batacaksın şu hayatta ya çıkacaksın daha fazla erteleme yok bu evde kalıcı değilsin. Bu insanlar senin ailen değil sakın unutma."
Derin bir nefes alıp omuzlarımı dikleştirdim ve burnumu biraz havaya kaldırdım. Bu benim içimde enkaz taşısam da yıkılmaz görünen duruşumdu, enkazımı göstermeye kalkışsam insanların kolon demirlerime kadar yağmalamaya çalışacağını biliyordum.
İnsanlar o kadar acımasız ki, sadece yüzüme yerleştirdiğim maskelere layıklar.
Banyodan çıkıp ayağıma çoraplarımı ve spor ayakkabılarımı geçirdim. Evin içinde ayakkabıyla gezmek kadar rahatsız edici bir şey yoktu. Burada sadece bir gece geçirmiştim ve şimdiden evimi özlemiştim. Kendi yuvama sığınmak istiyordum. Belki de Ayaz'ı özlüyordum onun masumluğuna, sevgisine sığınmak tüm bu sırlardan geçmişin hesaplaşmalarından kurtulmak istiyordum.
Onu arayıp sesini duymak istesem de bana bir mesajı bile zar zor gönderdiğini hatırlayıp vazgeçtim, arasam da ulaşamazdım.
Odadan çıkıp merdivenlerden sakince indim. Islak saçlarım omuzlarımda dökülüyor koyu renkli tişörtümün omuzlarının ıslanmasına sebep oluyordu. Ev sanki boşmuş gibiydi ama arka planda çalışan belki 10 çalışan vardı sadece ortalarda görünmüyorlardı.
Levent Ersoy'un çalışma odasına yöneldim ve kapıyı tıklattım.
İçeriden olumlu komutu aldığımda içeri girip kapıyı ardımdan kapattım. Levent bey çalışma masasında bazı kağıtlara bakıyor Yücel ise daha önce oturduğumuz koltuklarda elindeki dosyayla ilgileniyordu.
Yücel'in de dediği gibi Levent Ersoy'un kızgınlığı geçmişti ve normal bakışlarla bana bakıyordu. Bakışları sanki karşısında alelade bir insan varmış gibiydi. Bana bir baba şevkatiyle yaklaşmasını zaten beklemezdim, onun da benim gibi duvarları olduğu beni evinde ağırlasa da bunun bir şeyi değiştirmediği belliydi. Beni ailesinden görmüyordu ben de onu görmüyorum ama o buna rağmen bana kızım diyebiliyordu oysa ona baba demek aklımın ucundan bile geçmemişti.
"Gel otur kızım," onu dinleyip yine kapıya en yakın koltuğa oturdum. Bu huyumdan bir türlü vazgeçemiyordum.
Sabahki tartışmaya değinmedim. "Konuşmaya geldim. Cevaplanması gereken sorularım var." Masasından kalkıp karşımdaki tekli koltuğa oturdu ve asil bir ifade ile bacak bacak üstüne attı.
Rahatsız bir şekilde Yücel'e baktığımda Yücel benim rahatsızlığımı fark etmiş gibi kalkmaya yeltendi ama Levent bey onu durdurdu. "Otur oğlum." Ardından bana döndü. "Onur her şeyi biliyor zaten ondan çekinmene gerek yok."
Harika!
"Seni dinliyorum kızım buyur, sor ne merak ediyorsan."
"Ne iş yapıyorsunuz? Bana pek yasal işler gibi gelmedi." O kadar koruma ve merkezden uzakta uzun duvarlarla çevrili bir ev, oldukça şüpheliydi.
"Düşündüğün gibi işlerle uğraşmıyoruz. Sadece, güvenliğe önem veririm ve düşmanlarım var yoksa normal bir iş adamıyım tıpkı dayın ve Bekir Korkmaz gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENGER
Ficción GeneralAilesi için her şeyi göze alabilecek, zekası ve cesaretiyle kendine hayran bırakan toprak gözlü bir kadının prangalarından, maskelerinden ve acılarından kurtulmasının hikayesi.