Bölüm 4 "Lavantalar"

6.5K 293 17
                                    

Garip hissiyatlar içerisindeydim. Gündüz yaka paça kaçırılmış, babamın nikahını basmak için o kadar çaba sarf ettikten sonra ağzımın payını almıştım. Şimdiyse beraber büyüdüğüm kuzenimin çok güvendiği gecenin bir saati tek kişilik evime istemesem de dahil olan esmer bir adamla buzlu kola eşliğinde makarna yiyorduk. Bütün saçmalıklar bir yana bol domates soslu makarna gerçekten güzel olmuştu.

Bardağımdan büyük yudumlar alırken Ayaz'ın bakışlarını üzerimde hissettim. 

"Kavgacı bir yapın var gibi," dedi benim hakkında öylesine bir çıkarım yaparken.

"Sadece zor durumlardan kendimi kurtarmayı bilecek kadar." Bugünkü adamlara karşı dövüşecek gücüm olmasa da bir şekilde onlardan kaçabilmiştim.

"Önemli olan kendini zor duruma sokmaktan kaçınmak değil mi?"

"Ben ne kadar kaçınsam da hayat beni illa zor duruma sokuyor." Sessiz kaldı. Gerçekten tüm suç hayatındı ben sadece yaşamaya çabalayan bir canlıydım.

Lafı değiştirmek için bu sefer ben ona sorma ihtiyacı hissettim "Kaç yaşındasın?" 

Ona soru sormam hoşuna gitmiş gibi çatalı elinden bıraktı ve ellerini çenesinde birleştirdi. 

"25 yaşındayım." 

Tam da tahmin ettiğim gibi Burkay ile yaşıttı. Bu sefer merak ettiğim başka bir soruyu yönelttim. "Mesleğin nedir?"

"İnşaat mühendisliğinden mezun oldum." Acaba çalışıyor muydu yoksa işsiz miydi bu yüzden mi evsiz kalmıştı? Aklımda bir sürü soru dönerken sormamayı tercih ettim. Özel hayatı kendini ilgilendirirdi.

"Peki sen kaç yaşındasın?" Soru sırası ona geçmişti demek.

"22 yaşındayım" Ne çabuk 22 olmuşum? Söylerken bile inanamadım bir an, yıllar hızlı geçiyordu.

"Okuyor musun yoksa mezun oldun mu?"

"Hayır okulumu dondurdum." Cevabım onu meraklandırmıştı. "Neden?"

Kendimi tutamadan kabaca karşılık verdim. "Seni ilgilendirmeyecek nedenlerden." Bir süre sessiz kalınca bu anlamsız sessizliği bölen ben oldum. "Neyse birbirimizi tanıma seansımız bittiyse ben yatmaya gidiyorum." Boşalan tabağımı kaldırıp gelişi güzel mutfak tezgahına koydum.

Tam mutfaktan çıkacağım zaman kolumda elini hissettim. Refleksle kolumu elinden kurtarırken ifadesiz bir şekilde ona dönmüştüm. 

Temas etmesi hiç hoşuma gitmemişti.

"Farkında olmadan seni incittim mi? Özür dilerim," dedi. İçten duruyordu ama benim dilimin zehri durmak istemiyordu.

"Bana yabancı birisin sen, senin beni incitme ihtimalin bile yok." sakin konuşuyordum ama karşımdaki adamı sözlerimle yaralıyordum. 

"Ben sadece.. neyse iyi geceler," gibi bir şeyler geveledi ona cevap vermeden odama yürüdüm.

Yatağıma uzanıp az önceki gerginliğimizi düşündüm. Evime, bana yabancı birine alışmak zor olacaktı. Nefesimi bıkkınca verip biraz da olsa suçluluk duygusuyla gözlerimi yumdum. En iyi özelliğim buydu, istediğim zaman uyuyabilmek.

***

Uyandığımda saatin kaç olduğundan haberim yoktu. Odamdaki koyu renk perdeler güneş ışığını engellediği için gündüz mü gece mi onu bile bilmiyordum.

Uyku mahmurluğuyla kalktım ve banyoya doğru adımlarımı attım bir yandan kafamı kaşıyıp bir yandan da esniyordum. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeliydim. Banyo kapısını tam açacakken kapı kendiliğinden açıldı ve ben bir şeye çarptım. 

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin