Bölüm 66 "Yücel"

2K 188 55
                                    


Bölüm tamamen Yücel'in ağzından yazılmıştır. Keyifli okumalar.

***

Tek yapmam gereken derin nefes almaktı.

Evet lan derin nefes al hadi.

Sırf biri sevdiğim kadına bakıyor diye gidip kavga çıkaramazdım. Ben bir şeyler için kavga etmesi gereken o sokak çocuğu değildim ben artık medeni, derdini insanlarla konuşarak halleden düzgün bir adamdım. O yüzden sakinleşmek için biraz Tarık'ın yanında nefes almaya ihtiyacım vardı.

Yerimden ayaklanıp kapıya yöneldiğimde gözlerim Direnç'in üzerindeydi sanki hissetmiş gibi sipariş aldığı masadan gözlerini bana çevirdiğinde yüzündeki sorgu dolu bakışları gördüm. Bu soğukta neden kapıya yöneldiğimi sorguluyor olmalıydı.

Tüm sinirimi kenara bırakıp gülümsedim zaten ben gülümseyince o da kendini tutamamış gülümseyişiyle loş barı aydınlatmıştı.

Işığım benim.

Tarık'ın yanına çıktığımda soğuk hava içimi titretse de derin nefes aldım. Sinirim bir yana kapalı alanlarda fazla kalmak nefesimi daraltıyordu. Levent babamla tanıştığımda doktorun söylediğine göre ağır derecede zatürreyle savaşıyormuş vücudum. Zatürreyi Levent babamın sağladığı koşullar sayesinde atlatabilsem de etkileri kalıcı olmuş ciğerlerim hasar almıştı.

Gerçi o yaşlarda ölmediğime şükrediyordum ya neyse.

"Nasıl gidiyor sıkıntı yok değil mi?"

"Yok abi her zamanki gibi" Pazar günü olduğu için bugün yoğunduk. Direnç'i içeride yalnız bıraktığım için kötü hissetsem de her şekilde başının çaresine bakabilecek bir kadın olduğunu bildiğimden de içim rahattı.

"Ne yapsak damsız almama kuralı mı koysak?" Tarık'dan cevaplamasını beklemesem de cevapladı.

"Abi o zaman müşterilerimizin yarısını kaybederiz." Ne yazık ki biliyordum. Zaten sırf yanında kadın arkadaşı yok diye bir erkeği almamak olmazdı. Kanı bozuk olan yanında kadın olsa da yapardı yapacağını.

Bir süre içeriden gelen boğuk müziği dinledim "Abi ben bu gece biraz erken çıksam olur mu?" Tarık'ın söylediğiyle bakışlarım ona değdi. Bir sıkıntısı mı vardı?

"Olur da hayırdır bir problem mi var?" Ona baksam da o bana bakmayıp gözlerini karanlık caddeye dikmeye devam etti. "Yok abi bugünlük öyle gerek sadece" Konuşmak istemediğini anlayıp irdelemedim.

İlerleyen saatlerde Tarık'ın yerine kapıda beklemiş soğuktan nasibimi almıştım. Kapanışı yaptığımızda Sezerlerin çıkmasını beklemeden Direnç'i buldum.

"Çıkalım mı?" Paltosunu giyerken başını salladı. Elin tutup kapıya yöneldim. Her zamanki gibi soğuk parmaklarını parmaklarıma sımsıkı sarmıştı.

"Sezer biz çıkıyoruz hadi iyi geceler."

"İyi geceler abi." Bugün gelirken Direnç'i evinden ben aldığım için evine ben bırakacaktım. Arabama kadar sessizlik içinde yürüdük. İkimiz de çok yorulmuştuk.

Arabaya bindiğimizde sanki o günebakan çiçeğiymiş bense güneşiymişim gibi bedenini bana dönüp başını koltuğa yasladı. Bulunduğumuz her ortamda beden dilinin bir şekilde benimle iletişime geçiyor olması çok hoşuma gidiyordu. Güzel gözleri şimdiden uyumamak için kendisiyle savaşıyordu. Üşümesin diye ısıtıcıyı son ayarda çalıştırdım.

Arabama bindiği ilk gün geldi aklıma onu Levent babamın isteğiyle eve götürüyordum ve yine uyuyakalmıştı. Birkaç saat önce beni bıçakla tehdit etmese bana güvenip uyuduğunu düşünürdüm ancak araba yolculuklarında gözlerine söz geçiremiyor olmalıydı.

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin