Bölüm 39 "Kimsesiz Bakışlar"

2K 123 10
                                    


Günler sonra evime attığım ilk adıma gözlerim sanki Ayaz'ı ararcasına televizyonun hemen karşısında kalan geniş koltuğa takıldı. Dediğini yapıp gitmişti.

Saatlerdir bu koltukta oturmuş sigaralarımı art ardına yakıyordum. Şu geçirdiğim haftada hayatım öyle bir tepe taklak olmuştu ki tam anlamıyla yalnız kalana kadar ne denli yaralandığımı görememiştim.

Duygu, Ayaz, Burkay, dayım bir haftada hayatımdan çıkmışlar Yücel, Doruk ve Levent Ersoy bir haftada hayatıma girmişlerdi. Gelenler gidenlerin yerini dolduramazlardı ama hayat yaşamam için hala nedenlerini önüme seriyor gibi hissediyordum.

***

Ağlayarak uyandığım üçüncü gecenin ardından yine koltukta oturmuş karanlıkta sigaramı içiyordum. Üç gündür kanepede uyuyordum Ayazla uyuduğumuz yatakta uyumak istememiştim.

Bana bir tişörtünü bile bırakmamıştı her şeyi toplayıp sanki hiç var olmamış gibi gitmişti.

Onun gitmesini isteyen bendim ama benden gitmesine üzülmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Bana her zaman senin yanında olacağım dediğinde bir yanımın ona büyük bir güvenle bağlı olduğunu biliyordum. Güvenmeyen yanım pek etkilenmese de ona güvenen yanım bu durumdan büyük yara almıştı.

Yaşadıklarımı sindirmek benim için sancılı geçiyordu. Üç gündür ne düzgün yemek yiyebilmiştim ne de duş alabilmiştim. Bekir Korkmaz'ın yerde yatan kanlı bedeni kabuslarımda yer ediniyor Duygu'nun kardeşim değilsin nidaları hala kulaklarımda çınlıyor bunca sesin arasında Ayaz'ın suskunluğuysa beni boğuyordu. Uyumak bile eziyet olmuştu.

Amansız bir öksürük krizi beni ele geçirdiğinde elimdeki izmariti tepeleme dolmuş küllükte söndürdüm.

Sonunda öksürmem kesildiğinde 18 yaşımdan beri bana yuva olan bu evde nefes alamadığımı hissettim.

Kanepeden uzun saatler sonra ilk defa kalkmamın ardından ağrıyan belim ve hamlamış bacaklarımla ayaklarımı sürüyerek buzdolabıma yöneldim. Önce ne için geldiğimi unutmuş birkaç dakika kapağı açık buzdolabıyla bakışmıştım ama elim şarap şişelerinden birine gitti. Çıkardığım şişenin mantarını zaten mutfak tezgahının üstünde olan tirbuşon yardımıyla çıkarmış şişeyi kafama dikmiştim.

Ardından üstümdeki kirli ev kıyafetlerimi ve yağlanmış saçlarımdan yaptığım topuzu umursamadan ayaklarımı yavaşça kapıya sürüdüm. Ayağıma bir terlik geçirmiş yine sakin adımlarla asansörü kullanmadan apartmanımın kapısına çıkmıştım. Evde alamadığım derin nefesleri kapının önündeki merdivene oturmuş almaya çalışıyordum ama öksürük krizlerim buna mani oluyordu. Saatin kaç olduğu hakkında hiç fikrim yoktu ama geç saatler olduğu boş ve sessiz caddeden belliydi. Şarap şişesini bir kez daha kafama diktiğimde bakışlarım caddenin karşısındaki araca takıldı.

Tanıdık his tüm vücuduma yayılırken kaşlarımı çatmıştım. Onun ne işi vardı burada?

Birkaç dakika sonra aracın kapısı açılmış ve hızlı adımlarla caddeyi geçmiş yanıma yürüyordu. Üstünde sportif kıyafetlerin olduğunu görmek beni şaşırttı. Böyle giyinmesi onu birkaç yaş gençleştirdiği apaçık ortadaydı.

Önümde durduğunda gözlerimi spor ayakkabılarından başlayarak yüzüne sakin hareketlerle çıkardım. "Neden buradasın?" Çatılmış kaşları birbirine kavuşturulmuş kollarıyla sorumu görmezden geldi.

"Neden bu haldesin?" onca yaşadığımdan sonra biraz dağıtmam normal değil miydi?

"Ne varmış halimde?" şarap şişesini başıma dikip büyük yudumlar aldım. Gözlerim hala onun siyah gözlerindeydi.

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin