Bölüm 62 "Ateşle Dans"

2.4K 169 83
                                    

Merhaba yine Direnç ve Yücel'in olduğu bölümle geldim umarım beğenip satır arası yorumlarda dile getirirsiniz hepsini heyecanla bekliyorum. 

Keyifli okumalar

****

Sanki 22 senedir ayağıma küçük gelen ne zaman yürüsem ayağımı acıtan bir ayakkabıya mecburdum da bugün o ayakkabıyı bir köşeye fırlatıp yara bere içinde kalmış çıplak ayaklarımla adım atıyor bunun tarifsiz mutluluğunu yaşıyordum.

"Hanımefendi nakit mi kredi kartı mı?" Kasiyerin sesi bana ulaştığında gözlerimi cüzdanımdaki kimliğimden çekip hemen yanında olan kredi kartımı elime aldım. Kartı uzatırken bıkkın bakışların hedefi olmuştum çünkü düşüncelere dalmış insanları bekletmiştim. Daha fazla oyalanmadan ödemeyi yapıp marketten çıktım. Yüküm ağırdı ama evim yakındı üstelik bu omuzlar daha ağır yükler de taşımıştı.

Henüz Aralık ayının ilk haftası olsa da soğuk hava kendini hissettiriyordu çoktan burnum ve yanaklarım buz kesmişti. Hem sıcak evime hızlı kavuşmak hem de bir an önce işlerimi halledebilmek için adımlarımı hızlandırdım. Bu akşam Yücel ile kendimize izin verip yemek için sözleşmiştik. İş yerinde neredeyse her gün görüşüyor olabilirdik ancak insanların bakışları ve ilgilenmemiz gereken işler varken birbirimize zaman ayıramıyorduk.

Aklımda Electra'nın gizli saklı köşelerinde yaptığımız kaçamaklar geldiğinde kendi kendime salak gibi sırıttım. Sokağı döndüğümdeyse köşe başında apartmanımı gözetleyen adamı fark edince tüm keyfim kaçtı. Yere daha sert basarken yüzümde aşılması imkansız bir duvarla tam önünde durdum.

"Ne arıyorsunuz burada?" Siyah paltosunun yakalarını kaldırmış soğuk ve samimiyetsiz gelen gözlerle bana bakıyordu.

"Sizinle konuşmak için geldim." Yemek teklifini reddettiğimde kendimi açıkça ifade ettiğimi ummuştum ama belli ki yanılmışım.

"Sizinle konuşacak bir şeyim yok benim. Artık etrafımda dolanmayı bırakın."

Arkamı dönüp gidecekken öne atılıp kolumu tuttu. Yüzüm anında iğrenme ifadesi alırken ona döndüm. "Çekin elinizi!" Ellerimde hala market poşetleri varken bu adam sabrımı zorluyordu.

"Bana bir şans vermenizi istiyorum. Bırakın sizi dünyanın en mutlu kadını yapayım." Kendine güvenen ses tonu ve ilk defa alayla sırıtmayan yüzüyle karşı karşıya geldiğimde alayla sırıtma sırası bendeydi.

Ellerimdeki poşetleri yere koydum ve yorulan kollarımı birbirine doladım. "Ben sevgilimle zaten dünyanın en mutlu kadınıyım."

Söylediklerim hoşuna gitmezken hırsla konuştu. "Görmüyor musunuz? Biz aynıyız ikimizin de hamuru aynı ben size elimdeki gücü vaat ediyorum her şeyimi size vermeye hazırım. O sokak köpeği size ancak acı verir." Tüm cümlelerine tahammül edebilirdim, çizgimi bozmaz lafımı söyleyip çekip gidebilirdim ama son cümlesi beni çileden çıkardı.

"Sakın! Sakın bir daha ona dil uzatma! Daha ne kadar açık konuşmam gerek? Senden iğreniyorum! Duydun mu? Gözümde bir böcekten farkın yok. Sen kimsin? Kendini güçlü mü sanıyorsun? Babasının parasına, gölgesine sığınan bir zavallıdan başka biri değilsin." Yüzü şekilden şekle girerken sinirlendiğini anlamıştım ama beni çoktan zıvanadan çıkarmıştı.

Yumruk yaptığı ellerini gördüm. Bir iki adım atıp onu göğsünden ittim. "Ne oldu bana mı vuracaksın? Gerçekler canını mı yaktı? Yoksa gururuna mı dokundu?"

"Ateşle oynuyorsun" Keskin mavi gözlerini bana dikip fısıldamıştı ama asıl ateş kimdi farkında değildi.

Hırsla poşetleri yerden aldım. "Şimdi siktir git bir daha seni çevremde görmek istemiyorum." Arkamı döndüm benim için konuşma bitmişti.

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin