Bölüm 41 "Açılış Günü"

2K 128 22
                                    

Uzun süre sonra huzurlu bir öğlene uyandım. Birkaç gün önce koltukta uyumaktan vazgeçip çarşaflarını değiştirdiğim yatağımda uyumaya başlamıştım.

Hala ne Ayaz ne Burkay ne de Duygu'dan haber vardı. Hisselerimi satmıştım ama bir kez bile aramamışlardı.

Beni böyle bir başıma bıraktıkları için kuzenim ve ablama kırgındım ama işlerin bu raddeye gelmesinde benim payım vardı. Şikayet etme hakkına sahip değilsin Direnç!

Kötü düşüncelerin üstüne bir örtü çekip bugünün önemine odaklandım. Sonunda ortağı olduğum barımız bu akşam açılacaktı.

11 Eylül Cuma Electra'nın açılış günü benim içinse yeni bir hayat sayfasının anlamını taşıyordu. Yücel çalışanlarla tanışmam için erken gelmemi söylediğinden kalkıp güzel bir duş aldım. Belki fırsatım olmaz diye bir şeyler de yemiştim.

Yücel'in her zamanki gibi takım elbise giyeceğini biliyordum ben de biraz olsun ona uyabilmek ve iş ciddiyetini sağlamak için kumaş bel kısmı sıkı ancak bacaklara doğru geniş inen siyah pantolonumu giydim üstüne de bir bara göre fazla ciddiye kaçmamak için göbeğimi biraz açıkla bırakan aynı renk crop giydim. Saçlarımı doğal söz dinlemeyen dalgalarıyla baş başa bırakıp makyaj yaptım.

Normalde makyaj yapmasam da patron konumunda olacağım için biraz yaşımdan büyük gösterip otoritemi sağlamlaştırma peşindeydim. Belki çalışanlar benden yaşça büyük insanlar olacaktı onları önce görünüşümle sonra karakterimle etkilemeyi planlıyordum.

Eğer fazla pasif kalırsam sadece Yücel'in sözünü dikkate alırlardı fazla kaprisli ve buyurgan olursam şımarık bir kız çocuğu gibi görünme ihtimalim de vardı. Olabildiğince dengeyi bulmaya çalışacaktım.

Ayağıma kalın topuklu bir postal geçirdim zaten pantolonum ayakkabımın çocuğu kapatıyordu. Eşyalarımı da bir çantaya koyup evden çıktım. Yücel aşağıda beni beklediğini belirten bir mesaj atmıştı. Ona her ne kadar tek başıma gidebileceğimi söylesem de kabul ettirememiştim. Zaten mekan evimin çok yakınlarında 15 dakikalık bir yürüme mesafesindeydi.

"Selamm" uzun zamandır bende bulunmayan bir enerjiyle arabaya bindiğimde Yücel de güzelce gülümsedi. "Selam" Tahmin ettiğim gibi üstünde siyah takım elbisesi vardı ama bu sefer açık renkli bir gömlek yerine tamamıyla siyah gömlek tercih etmişti.

Ne diyebilirim ki bu adama takım gerçekten yakışıyor.

"Aaa hayret ilk defa ben gülümsediğimde yüzünü buruşturmadın ya da kaşlarını çatmadın." Onunla tanıştığımızdan beri bu dikkatimi çeken ayrıntıyı sonunda ne yapıp edip laf arasında açmıştım.

"Çünkü ilk defa gülümsemen yalandan değil içten." Dikiz aynalarını kontrol ederken söylediği bu cümle benim tüm ifademin yüzümde donmasını sağladı.

Benden ses gelmediğini anladığında o da duraksamış birkaç saniye beni kontrol etme ihtiyacı hissetmişti. "Neden şaşırdın? Anlaşılmıyor mu sandın?"

"Bilmem, anlaşıldıysa da kimse çaktırmamıştı." Elimde bir tek yalan gülümsemeler saçmak kalmıştı onu da Yücel az önce paramparça etmişti. Kendimi savunmasız hissettim.

"Onların kafasını sikim. Gülümsemen güzel ama yalan olması benim sinirimi bozuyor." Yücel'in söylediklerini kulak ardı edip kendi düşüncelerimle cebelleşmeye daldım. Bu zamana kadar insanlar zorla gülümsediğimi gördükleri halde umursamamışlar mıydı yoksa Yücel dışında herkes bu gülümsemelere inanmış mıydı?

Aracın durduğunu fark ettim. "Direnç." Yücel el frenini çekip bana seslendiğinde gözlerimi aracın döşemelerinde çekip ona çevirdim. Hangi ara park etmişti?

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin