Bölüm 24 "Tanışma"

2.4K 119 49
                                    


Uyandığımda Ayaz yanımda yoktu. Uyurken varlığını hissettirse de tek başıma uyanmak hiç hoşuma gitmiyordu. Tüm huysuzluğumla gerinip kendime gelmeye çalıştım. Birkaç dakika odamın kapısına amaçsızca bakışlarım takılı kalsa da kalkıp koridorda ilerledim.

Banyodan ıslık sesleri geliyordu. Beraber yaşadığımız şu süreçte duş alırken bazen şarkı söylediğine denk gelmiştim. Sesi ne iyi ne de kötüydü fazla zor notalara çıkmadığı sürece dinlenirdi.

Yüzümü yıkamak istiyordum ama madem banyo doluydu ben de geçip koltuğa oturdum.

Biraz da önümdeki orta sehpaya gözüm dalmışken kapı sesi beni kendime getirdi. Üstünde sadece şort olan Ayaz ile göz göze geldiğimizde yutkunma ihtiyacı hissettim özellikle dün geceden sonra aramızda garip bir cinsel gerilim vardı ve aynı evde vakit geçirmeye devam ettiğimiz sürece bu gerilim artarak devam edecekti. 

Sağ eliyle ıslak saçlarını geri attı ve güzel bir gülüş gönderdi sabah sabah çok havamda olmasam da ben de ona gülümsedim.

"Günaydın," diğer günlere nazaran daha mutlu duruyordu.

"Günaydın," derken gelip alnıma bir öpücük kondurmasını beklememiştim ama o her zamanki rutiniymiş gibi rahattı. Geri çekilirken ıslak saçlarından birkaç damla boynuma damlamıştı "Islaksın," iğrenir gibi yüzümü buruşturdum. Islanmayı hiç sevmezdim.

"Ne fark eder zaten yüzünü yıkarken ıslanmayacak mısın?" 

O Mutfak tarafına geçerken ben söylenmeye devam ettim "Olsun hiç sevmem böyle ıslak ıslak," duyamadığım bir şeyler mırıldandığında ben de banyonun yolunu tutmuştum.

Yağmurlu havaları severdim ama yağmurda ıslanmayı hiç sevmezdim. Bazı huylarım vardı ellerim yıkadıktan sonra kurulamazsam rahat edemezdim bunları Ayaz'ın bilmesini beklemiyordum, birbirimizi tanıdıkça öğrenecektik.

Yüzümü yıkayıp geldiğimde Ayaz salatalık domates doğruyordu. Bir dilimini ağzıma atarken kahvaltı için ne yapabiliriz diye düşünüyordum ama öneri Ayaz'dan geldi.

"Yumurtalı ekmek sever misin? Bayat ekmeğimiz var bence değerlendirebiliriz." Onu onaylarken malzemeleri hazırlamaya başladım.

"Sevdiğin yemek var mı ya da asla yemem dediğin?" Bir yandan yumurtaya buladığı ekmekleri tavaya koyuyor bir yandan benimle muhabbet ediyordu.

"Bilmem yemek seçmem genelde ama sakatat yemem."

"Bak kötü oldu işte bu." 

Filtre kahveyi demlerken merakla sordum "Neden?"

"Kokoreç yiyemeyeceğiz oysa seninle bir gece ansızın kokoreç yemek isterdim," bu hayali beni güldürdü.

"Daha önce yemedim ama tadı güzelse neden olmasın," söylediklerim onu mutlu ederken çocuksu bir neşeyle bakışlarını tavadan çekip bana çevirdi. 

"Sana hayatının en güzel kokoreçini yedireceğim."

Gülümsemeye devam ederken zaten hayatımın ilk kokoreçini yiyeceğim için söylediğinin mantıksız olduğunu belirtmedim.

"Sen yemek seçer misin?" Masa hemen hemen hazırdı sadece yumurtalı ekmekleri bekliyorduk işim olmadığı için tezgaha onu görebilecek şekilde yaslandım.

"Sebze yemeklerini pek sevmem ne zaman sebze yesem doymuyorum zaten," tavayı tutan kolunun pazıları şişmişti çok kaslı bir yapısı olmasa da kol kasları yerindeydi ve o kollara dokunmak istiyordum.

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin