Bölüm 21 "Ersoylar"

2.7K 123 41
                                    


Güneş ışınlarının göz kapaklarımı taciz etmesiyle yüzümü tamamen üstümdeki örtünün altına gömdüm ama çabam başarısızdı. Uyumak istiyordum ancak hem yattığım yer çok rahatsızdı hem de üstümdeki örtü, güneşin sıcaklığı üstüne üstlük belime dolanmış kollar derken iyice bunalmıştım.

Seslice nefes verirken kafama kadar çektiğim örtüyü üstümden attım. Uyuyakaldığımda Ayaz üstümüze örtmüş olmalıydı Ağustos geceler serin geçiyordu. Kendisi de şu an yanımda uyuyor bana yarı sarılı bir vaziyetteydi. Ağzımda bok yemişim gibi olan tadı alınca midem bulandı. Viskinin dilimde bıraktığı bu rahatsızlığı silmek için Ayaz'ın uyanmasını umursamadan yerimde doğruldum ve gece yeriz diye getirdiğim kuruyemişlerden birkaç parça ağzıma attım. Bacaklarımı kendime çekmiş kambur bir şekilde kendime gelmeye çalışıyordum. Gökyüzüne bakıldığında sabahın erken saatlerinde olduğumuz kendini belli ediyordu. 

Bir süre sonra Ayaz'ın boğuk çıkan günaydın diyen sesini duydum. Kolunu başının üzerinde ela gözlerine siper etmiş kısık gözlerle bana bakıyor hem de gülümsüyordu. Sabah sabah gülümsemesine anlam veremediğimden huysuzca günaydın dedim.

"Sabah insanı olmadığın o kadar belli ki," dedi sesi keyifliydi.

"Oyalanmadan gitsek iyi olacak yatağımda uyumaya devam etmek istiyorum," yüzümü sıvazladım, her yerim ağrıyordu. Üstümüz çiğ yüzünden biraz nemlenmişti, açık havada uyumak göründüğü kadar kolay değildi.

Getirdiklerimizi bez çantaya tıktım. Üstümüzdeki örtüyü katladım sıra altımızdaki örtüye geldiğinde Ayaz da ayaklanmıştı, o örtüyü de katlayınca eşyaları alıp köprüden indik. Gözlerim berrak suya takılırken acaba diye düşündüm.

Elimdekini Ayaz'a uzatıp o bana anlamsız gözlerle bakarken suyun kenarın ilerledim. Temiz görünüyordu mikrop kapma ihtimalim vardı ama umursamadım. Ayakkabılarım suyun kenarında çamur olurken eğilip elimi soğuk suya daldırdım ve birkaç kere yüzüme çarptım. Resmen uykumu açmış kendime getirmişti. Huysuzluğum da biraz dağıldı.

Yanımda hareketlilik hissettiğimde sudaki yansımama dalıp gittiğimi yeni fark etmiştim. Ayaz da benim gibi yüzünü yıkadı bana döndüğünde yüzünden damlalar akıyordu elalarının rengi açılmıştı daha yeşil gibi görünüyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde kocaman gülümsedi. Küçük bir erkek çocuğunu andırdı bu görüntü. Bu sefer gülümsemesine karışlık verdim.

Doğrulduğunda bana da kalkmam için elini uzattı ben de bana uzatılan eli tutmayı seçtim ve elimi onun elinin insafına bırakarak doğruldum.

Arabaya binene kadar elimi bırakmadı. Rahat edemesem de beraber uyuduğum adamın elimi tutmasından yakınmak saçma olurdu.

Bu sefer sürücü koltuğuna o geçti. Uyumak istesem de yolu izlemeye başladım. 

Dün gece arabada unuttuğum telefonum titreşince gözlerim ekrana kaydı, arayan Ebru'ydu. Dün evden çıkmadan ona şu gizemli takipçimin plakasını göndermiştim. Sanırım bir şeyler bulmuştu bu kadar çabuk olmasını beklemediğimden şaşırdım. Yanımda Ayaz vardı ama konuştuklarıma dikkat edersem bir şey anlamazdı.

"Efendim?" 

" Uyanık olacağını düşünmüyordum ama şansımı deniyim dedim." Beni az çok tanıyan biri öğlen uyandığımı sabahın erken saatlerinden nefret ettiğimi bilirdi.

"Bugünlük böyle oldu, sanırım söyleyeceklerin var?" Sabırsızlanmıştım.

"Plakayı sordum soruşturdum. Bir holding adına olduğunu öğrendim. Holdinge bağlı bir şirketin arabası olarak kullanılıyormuş."

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin