Bölüm 45 "Can Borcu"

2K 129 14
                                    

Yine bu sabah kendi istediğimle değil kapımın ziliyle uyandım. Dün akşam o kadar bitkin düşmüştüm ki üstümdeki kıyafetleri bile çıkarmadan öylece uyumuşum. Saçlarım dağılmış üstümde kırışmış bir gömlek ve dizi çıkmış bir kot pantolon uyku akan gözlerimle ayaklarımı sürüyerek odamdan çıkıp kapıya yürüdüm. Gelenin kim olduğunu bilmiyordum ama daha şimdiden içimden ettiğim küfürlerin adresi olmuştu.

Huysuz ifademle kapımı araladığımda başımın belaları kapımda dikiliyordu. Gün ışığına alışamamış kısık gözlerim önce Doruk'un sonra da Yücel'in güler yüzünde oyalandı.

"Uykumu bölmeye ant mı içtiniz anlamıyorum ki" söylenerek kapıyı geçmeleri için araladım.

"Sana da günaydın ablacığım bak ama elimiz boş gelmedik." Doruk elindeki poşeti göz hizama kaldırdığında hamur işi kokusu burnuma doldu.

"Ben dedim sana uykusunu bölmeyelim diye sonra tüm sabah suratı böyle oluyor" Bunu Yücel Doruk'a söylemişti.

"Ne varmış benim suratımda ya" dediysem de beni umursamadılar.

"Napim çok yoğun çalışıyorsunuz vakit geçirelim istedim." Doruk kendince haklı savunmasını öne sürdüğünde üstüne söyleyebileceğim bir söz yoktu.

Ayakkabılarını çıkarıp içeri geçeceklerinde onları durdurdum. Ben terlik giyiyordum ama onlara verebileceğim bir erkek terliği yoktu ve Ayaz'ın gece kırdığı pencerenin parçaları salona dağılmış durumdaydı.

"Ayakkabılarınızı çıkarmadan geçin zaten temizlik yapacaktım." Bana anlam veremeseler de dediğimi yaptılar Doruk elindeki poşeti mutfağıma bırakmaya giderken Yücel salona adımlamıştı.

Pencerenin durumunu fark ettiğinde adımları duraksadı. "Direnç bunu sen mi yaptın?" Söyleyip söylememekte kararsız kalsam da yalan söylemek istemedim.

"Abla nolmuş buraya?" Doruk da içeri geldiğinde onlara açıklama yapmam gerektiğini biliyordum. "Bekleyin bir elimi yüzümü yıkayayım sonra konuşuruz Yücel sen de çayı demler misin?" Biraz zaman kazanıp kendimi toparlamak için banyoya yöneldim.

Elimi yüzümü yıkamış üstümü değiştirmiş ve yenilenmiş bir şekilde mutfak bölümüne girdiğimde Yücel bir yandan çayı demlerken Doruk da kahvaltılık malzemeleri masaya çıkartıyordu. Onların böyle misafir gibi davranmaması hoşuma gittiği için gülümsedim bu sırada Yücel de bana döndüğünde göz göze geldik.

"Anlatacak mısın artık?" sesi endişeliydi. Sinir krizi geçirip camı kırdığımı düşünüyor olmalıydı.

Bir omuzumu kapıya yasladım Yücel tezgaha dayanmış Doruk da sandalyeye oturmuştu. "Dün gece Ayaz evime geldi. Sarhoştu ve bana sinirliydi konuşmanın hararetli bir anında pencereye bir şeyler fırlattı sonra sızdı ardından Burkay onu alıp götürdü. İşte bu kadar."

Sakin kelimelerle anlatsam da dün gece yaşadığım dehşet hala tüylerimin ürpermesine sebep oluyordu.

"Nerde şimdi o it?" Yücel'in tehlike barındıran sesini duyduğumda siyah gözlerine bakakaldım.

"Napacaksın nerde olduğunu? Sarhoştu diyorum hatırlamıyordur bile"

"Ne demek napacaksın? Adam evini dağıtıyor hiçbir şey yapmayacak mıyız? Ya sana zarar verseydi?" Yücel'in sesi biraz yükseldiğinde Doruk da ona katıldı. "Onur abim haklı abla"

"Lütfen sakin olur musun? Ayaz öyle bir adam değil." Söylediklerim Yücel'i biraz daha sinirlendirdi. "Belliydi bir bokluk olacağı mekandaki bakışlarından belliydi. Sen hala öyle bir adam değil de adam evini başına yıkıyormuş az kalsın" Oha ama bu nasıl bir abartma sanatı?

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin