Bölüm 43 "Anlaşma"

1.9K 130 14
                                    

Geçen ay bana annenin ölüm yıldönümünde yeni tanıdığın bir adamla menemen yiyeceksin deseler hassiktir oradan der ihtimal bile vermezdim. İşte hayat denen illet böyle ters köşe yapmaya bayılıyordu bana da kös kös oturup izlemek düşüyordu tıpkı şu an mutfakta oturmuş Yücel'in gömleğinin kollarını katlayışını izliyor oluşum gibi.

"Menemen seversin değil mi?" gömleğini dirseklerine kadar katladığı kolunun birini buzdolabımın kapağına dayamış hafif eğilmiş dolabımda malzeme arayışına çıkmıştı.

"Menemen sevilmez mi? Bu sefer çay demleyelim ama geçen seferki gibi kahve içmeyelim." Yumurtanın yanında kahve içmek beni epey zorlamıştı çünkü.

Yücel sebzeleri yıkarken ben de kalkıp çayı demledim. Yerime oturduğumda Yücel'in sebze doğrayışını izlemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Ona bir tek kullanacağı araç gereçlerin yerini söyleyerek yardım edebilirdim.

"Geçen gün konuşurken ailenden hiç bahsetmedin." Yurtta büyüdüğünü söylemişti ama ailesi hakkında bir bilgi vermemişti o benim aile hayatım hakkında her şeyi bilirken durumu eşitlemek istemem çok normaldi.

"Haklarında pek bir şey bilmesem de ikisinin de yaşamadığını biliyorum."

"Akraban falan yok mu? Araştırdın mı hiç?" bu tarz sorular sormam onu rahatsız ediyor muydu bilmiyorum ama terslemek yerine cevap veriyor oluşu devam etmemi sağlıyordu.

"Vardır heralde ama bana sahip çıkmayıp yurtta kalmama göz yuman akrabalarımı çok da merak etmedim açıkçası." Merak etmemekte haklıydı.

Öğrendiklerim bir süre sessiz kalmama sebep oldu. Kim bilir kaç tane çocuk onunla aynı kaderi paylaşıyor sokakta, yurtta, evde kötü muameleler görüyordu? Bunu düşünmek bile kalbime tonlarca ağırlık bırakırken bakışlarım Yücel'i buldu. O bizzat yaşamıştı. Bir anda gözlerimin önüne sokakta korkuyla koşan küçüklüğünün hayali düştüğünde gidip ona sarılmak yaralarını sarıp içimde saklamak istedim ama kendi yaralarımı sarmadan kimseye merhem olamaya kalkışamazdım.

Zaten çok geç kalmadık mı? Artık o küçük Yücel için yapılabilecek hiçbir şey yoktu.

Toplum olarak çok geç kaldık.

Kapı zilimin sesi düşüncelerimi böldüğünde Yücel ile anlık bir bakışma yaşadık. "Birini mi bekliyordun?"

"Hayır. Doruk gelmiş olabilir mi?"

"Sanmam. Senin için kapıyı açmamı ister misin? Bu saatte tehlikeli olabilir." Saat gece yarısını biraz geçiyordu tehlikeli olabileceği doğruydu ama kendi evimin kapısını kendim açabilirdim.

"Gerek yok ben hallederim." Oturduğum yerden kalkıp sakin adımlarla kapıma yöneldim. Yücel mutfağın girişine omuzunu yaslamış herhangi bir olayda müdahale edecek gibi bir tavır takınmıştı ama bence abartıyordu.

Kapı deliğinden baktığımda gelenin beni oldukça şaşırttığını itiraf etmeliyim yine de bekletmeden kapıyı açtım. Karşımda siyahlar içinde Burkay duruyordu onunla 2 haftanın ardından göz göze gelmek bana yaşadıklarımı hatırlattı. Ben annemin toprağına bulanmış berbat halde polis karakolundan çıkmışken beni suçlaması gözlerimin önünden film şeridi gibi geçip gitti ama hüzünlenmekten başka etki etmedi. Ona sinirli değildim kırgındım.

"Burkay?" ses tonum kırgınlığımı gizleyebilse de şaşkınlığımı gizleyememişti.

"Selam" koca cüssesiyle karşımda durmuş buruk bir tebessümle selam vermişti.

"Seni merak etmiştim teyzemin ölüm yıldönümü seni dağıtmıştır diye düşünmüştüm ama anlaşılan keyfin yerinde" Yücel'i gördüğü için böyle düşüncesizce konuşması ne kadar aptal bir kuzenim olduğunu bana tekrar hatırlattı. Çocukluktan beri herkesi kafasına göre yargılayıp suçlardı.

SENGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin