16. Bölüm

1.1K 31 6
                                    

"Defalarca kırdığın bu gönlümü, hiç almaya gelmedin. Ben hep kendi kendime affettim seni"

💔

Son birkaç gündür yaşadıklarıma rağmen içim bomboş. Yaşadığım her şeyi bir uçurumdan atmış gibiyim.

Ama... işte tamda o ama dan sonra bir kopukluk oluyor. Geçmeyen bir şey, beni içten içe çürüten.

"Afra. Daha ne kadar böyle sessizce oturacaksın?"
Şeyma'nın sorusuna sadece "anlatacak bir şey yok" dedim.

Yaklaşık yarım saat oldu eve geleli. Evimin salonunda, üçlü koltukta sessizce oturmuş, Şeyma'nın önüme bıraktığı çay bardağına bakıyorum.

"Yılmazla babasının çiftliğine gittik. Güzeldi, biraz kafa dinledim geldim" dediğimde Şeyma gözlerini devirdi.

Oturduğu yerden kalkıp yanıma oturdu. "Gerçekleri konuşalım mı? Sen hiç güzel bir gün geçirmiş gibi değilsin" Şeyma tam bir psikolok gibi sakince konuştu.

"Şeyma ben sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı ağlamak istiyorum"

Şeyma burukça güldü "ağla, rahatlarsın"

"Şeyma ben onu tanıdığımdan beri hep ağlıyorum. Dediğin gibi rahatlama falan olmuyor"

Şeyma'nın anlamayan gözleri, birazda şaşkınca kısıldı. "O kim?" Bana yöneltilen soruyu pas geçerek konuşmaya devam ettim.

"Bu ben değilim sanki. Ben... canım yandı, çocukluğumdan beri dayak yedim. Yaşaya bileceğim ne varsa hepsini yaşadım sandım. Ama hiç böyle güçsüz hissetmedim. hani bir söz var. Derlerya dokunsan ağlarım diye, Ben onu tanıdığımdan beri öyleyim"

Başımı koltuğun köşesindeki küçük kırlente koyup, bacaklarımı kendime çekip koltuğa aldım.

Gözlerimden akan damlalar şakağımdan süzülüp yastığı ıslattı.

Bu onun yüzünden kaçıncı ağlayışım?

"Kuzum seni böyle ağlatan kim? Yılmaz denen o adam mı?"

Kafamı biraz çevirip arkadaşıma baktım. "Bir an bana öyle iyi geldi ki, hayatımda kötü olan her şeyi unuttum. Elimi tuttu, gözlerimdeki yaşı sildi. Sonra...."

Sustum.

Sonra bana dünyanın en kötü kadınıymışım gibi davrandı.

"Ne oldu sonra? Afra o adam bir şeymi yaptı? Delirtme beni neden susuyorsun?"

Şeyma'nın bir anda gözlerini büyüterek, soru üstüne soru sormasıyla başımı olumsuzca iki yana salladım.

"Kendimi yağmur altında kalmış yavru kedi gibi hissediyorum. Başımı bir okşadı, onun sıcak yuvasına sığındım. Haddim olmadan kendimi oraya ait hissettim"

Sonunda bütün kalkanlarım yok oldu. Beni güçlü kılan o zırhım Yılmaz'ı tanıdığımdan beri paslanıp çürüdü.

"Hayır! Senin kimseye ihtiyacın yok. Senin bir ailen Var. ben varım, Ece Var Mert va..." aniden sustu. Başını eğdi. Elimi sıkıca tutup "sakın üzülme. Hepsi geride kalacak. Sen çok güçlüsün sadece kötü bir dönemdesin ama geçecek. Şimdi istediğin kadar ağla ama sonra yine benim erkek fatmam ol"

Gözyaşlarımın arasından güldüm.

"Hadi toparlaan Ece gelmeden. O herif le kaçıp gittiğin yetmemiş gibi, birde böyle çarşamba pazarı gibi dağıldığını görmesin" dedi.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin