40. Bölüm

541 16 6
                                    

Ne garip insan tabiatı. gece gemileri yakmışcasına hayattan vazgeçebilecekken, sabah bir alarmla kalkıp hayatta devam ediyoruz.

Yılmaz'ın dün gece öfkesiyle yüreğime dokunması ve beni içten içe acımasız bir ateşte kavurmasıyla baş başa bırakması... Yüreğimdeki kızgın ateşe rağmen bedenimin bir buz kütlesinin içindeymiş gibi  onun yokluğuyla üşümesi, işte bu bana nefes aldırmayan duygulardır beni ona esir eden.

Çaresizce kendime sarılmak istercesine kollarımı  göğsümde kavuşturdum.  Kafamın içindeki, bana düşman düşüncelerimden kurtulmak için adımlarımı hızlandırdım. Göğsümdeki kollarımı serbest bırakırken parmağımdaki yüzüğe değdi bakışlarım.  Beni bu hayatın bir yanı kavurucu ateşi, bir yanı dondurucu soğukların ortasında güzel bir şeylerin varlığına inandıran tek şey.

Adımlarım bir an dururken, diğer elimin parmaklarıyla  yüzüğüme dokundum.  İçimdeki kocaman aşkın altında ezilirken bu yüzük bana yalnız olmadığımı hatırlatıyor.   

Kovulmamak için tam zamanında geldiğim Karaca holdingin önünde durdum.

Bu hayata olan inancın, yaşlı ve kötürüm bir kadının yatalak hâli gibi, hasta yatağındayken, senin bu çaban niye Afra?

Ah Ben! savaş meydanına doğan bir çocuk gibiydim, hiç güzel şeyler görmedim.   İnsan bilmediği şeylerin hayalini kuramaz. 

Üzerimde dün gecenin mutsuzluğuyla örülmüş hırkayla şirketin kapısından girdim.  Biraz ilerde elinde telsiz, tek kulağında kulaklık etrafa bakınan Mahir'le buluştu bakışlarımız.  Sadece birkaç saniye sürdü, yüzümü çevirip asansörlere doğru ilerledim.   Asansörün düğmesine basıp gelmesini beklerken bana yaklaşan adım sesleriyle, sabırsızca  asansörün kaçıncı katta olduğuna bakıyordum.  

"Hey, küs müyüz?"  Diye sordu yanımda duran adımların sahibi.    Hiç yüzüne bakmadan gelen asansöre binecekken "hayır. Zamanım yok" dedim. Ona küsecek  kadar değerli olmadığını anlatmaya çalıştım. asansöre binmemle ardımdan binen Mahir'i aynadan fark edip hızla geriye dönmem bir oldu.  "Ne yapıyorsun?" Derken anlam veremediğim bu hareketinden dolayı şaşkındım.  Gözlerimin içine bakarak asansörün düğmelerine rast gele bastı.  "İyi misin?"  Sorusundan çok sesindeki ciddiyet, asansörün düğmelerine basan parmaklarından aldığım bakışlarımı onun yüzüne çevirmeme neden oldu.  "Evet," dedim gerçekten iyiymişim gibi. Onun elmacık kemiğindeki hafif morluğa bakarken "sende durumlar farklı galiba?" Dedim.  Güldü, gerçekten uzak, tamamen yalandan bir gülüştü. "Bende durumlar çok iyi, kötü olmak için bir neden bulamıyorum" dedi sahte gülümsemesine devam ederken. 

"Yüzündeki morluk bir neden değil mi?" Diye sordum.  Yüzündeki morluğu farkında değilmiş gibi, anlamazdan gelirken biraz daha bana yaklaşarak omuzumun üzerinden arkamdaki aynaya baktı. Tekrar gözlerini bana çevirdi ve yüzündeki yalancı gülümseme geri geldi.  "Önemli değil, Kapı çarptı" dedi. Söylediği bu klasikleşmiş yalanla bende alaycı bir şekilde güldüm.  "Baya sinirli bir kapıymış"  dedim.  "Öyledir" dedi hala umursamaz tavrına devam ederken.  Artık bu davranışı sinirime dokunmaya başladı ve sabrımın sonuna geldiğimi belli eden bir sesle "kes boş yapmayı! Doğruyu söyle, bunu sana Yılmaz mı yaptı?" Diye sormamla yüzündeki haylaz çocuk ifadesi yok oldu. Gözlerini hafifçe kısarken dudağının kenarı yavaşça yukarı  kıvrıldı, gülümsemekten tamamen uzak bir eylemdi bu.   

"Bunu kimin yaptığını merak ediyor musun?"  Derken bir adım daha  bana  yaklaştı.  Refleks olarak bende bir adım geri attım ve sırtım asansörün demirden, soğuk duvarına yaslandı.  Kaçıncı katta olduğumuza bakmak için bakışlarımı onun omuzlarının üzerinden yukarıya çevirdim ve kırmızı ışıklar içindeki rakamların kırk beşi gösterdiğini gördüm.  Selim beyin ofisinin bulunduğu katı çoktan geçtiğimizi fark edince gözlerimi Sinirle Mahir'e çevirdim.   "Laf cambazlığını bırak Mahir! Yılmaz'la kavga ettin mi? Etmedin mi?"  Sorumu ciddiye almamışcasına, dudakları  alaylı bir gülüşle kıvrıldı.  "Sana bunu düşündüren ne oldu?" Derken elini omuzumdaki saçlarıma vurarak omuzumdan geriye havalandırarak attı. "Nişanlınla kavga etmemi gerektiren bir neden mi var?" Diye sordu.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin