Ece'den...
Elimdeki kitabı kapatmadan yanımdaki telefonu aldım ve kitabın açık sayfasının üzerine koyarak ekrandaki fotoğrafa baktım.
Onu özlemek hiçbir şeye benzemiyor... Kalbimdeki ağırlıkla her gün onun fotoğraflarına bakmak ve bana attığı mesajları ezberlemiş olsam da tekrar tekrar okumak istiyorum. Neden daha fazla mesajlaşmamışız, diye kızıyorum kendime. Hele son zamanlarda ondan ayrı olduğumu düşünmek mahvediyor beni. Sahi, biz neden ayrılmıştık? Artık hiçbir önemi yok aslında. Onunla son günlerimi ayrı geçirdim ve bunun sebebinin hiçbir anlamı yok. Sadece keşkeler var ve beni kahreden pişmanlıklar... keşke onunla daha sık görüşseydim ve ona sarılsaydım. Hatta öpseydim. Sahi, onu öpmek nasıl bir duyguydu acaba? İşte bunu da asla bilemeyeceğim.
Onunla ilk ve son kez dans etmiştim o gün, o duyguyu unutmaya ömrüm yetmez belki de... Nasıl unutabilirim ki? Onu ilk gördüğüm gün teslim oldum bu duyguya. Yolun ortasında, yerde duruyordum ve bana arabayla çarptı sanarak endişeyle bana bakıyordu. ilk defa o gün bir erkek tarafından bana uzatılan bir eli tuttum ve bu beni hiç korkutmadı. Onu hiç tanımadığım halde, onunla bir kafeye gittim ve kahve içip sohbet ettim. Bütün yaralarıma rağmen, erkeklere dokunmama izin vermeyen bu hastalıklı halime rağmen ona dokunmuştum. En azından elini tutabilmiştim ve hatta onun göğsünde ağlamıştım. Aslında korkunç bir güvendi ona karşı duyduğum ve başta bundan korkmam gerektiğini anlayamamıştım, sonra bambaşka bir adamı tanıdığımı öğrendiğimde o büyük güvenim paramparça olmuştu ama yinede ondan öylece vazgeçmeyi beceremedim ve Akif'i unutup gerçek Ahmet Bayhan' la tanışmaya başladım. Ona en korkunç günümü anlattım. Benden zorla alınan hayatımı ve annemi anlattım. Bu hayatımda hiç yapmadığım bir şeydi ve onu tanıdıkça özgürleştim, çocukluğumun beni kapattığı mahsenin kapılarını Ahmet açtı ve kırık kollarımın yerine uçmayı bilen kanatlar verdi. bana bir kalbim olduğunu öğretti.
Ölü bir bedeni hayata döndürüp sonsuza kadar yok oldu. Şimdi onsuz yaşamaya devam ediyorum. hemde bir gün onun sesini, yüzünü hatta ismini bile unutma ihtimalini bilerek ama bir şeyden çok eminim ki, bana hissettirdiklerini asla unutmayacağım.Parmağımı hafifçe telefonun ekranına değdirirken, onun güzel gülüşüne dokunur gibi oldum ve derin bir iç çektim. "Bizim kavuşmamız mahşere kaldı"
İçinde bulunduğum odadaki banyonun kapısı açıldı ve Şeyma üzerinde bornuzu ile odaya girdi. "Tatilde bile kitap mı okuyorsun?" Diye sordu elimdeki kitaba bakarak. Tekrar derin bir nefes aldım ve kitabın arasındaki telefonu yatağa bırakarak, kitabı kapatıp kenara koydum. "Sadece okumaya çalışmıştım" dedim. Evet, onu kaybettiğimden beri bildiğim her şeyi kaybettim. Artık okumak için elime aldığım kitapların sayfalarını sadece saatlerce izliyorum.
Şeyma bana bakmayı keserek üzerini giymeye başladı. O sırada odanın kapısı tıklandı ve bu durumda kapıya bakması gereken kişinin ben olacağımı anlayarak oturduğum yerden kalktım.
Odanın kapısını açtığımda gülümseyerek yanımdan geçerek içeri giren Afra, "hazırsanız çıkalım artık, öldüm açlıktan" dedi şen şakrak sesiyle ve yüzündeki sahte gülümsemesiyle. Aylardır büründüğü bu aptal rolünden çıkmamakta inat ederek bizi mutlu olduğuna inandırdığını sanıyor ama aslında sadece kendini kandırıyor. Dudaklarındaki yalancı gülüşün yaşanan felaketi gizleyemediğini anlamıyor. Oysa bir bilse, acısını saklamaya çalıştıkça kendi içinde büyük bir kıyamet biriktirdiğini.
"Şeyma hazır olunca çıkarız" dedim onun bu sahte mutluluğuna değinmeden. Tekrar kapıyı kapatıp yatağıma doğru giderken Şeyma da elbisesini giymiş makyaj yapmaya koyuldu. Afra da kendini Şeyma'nın yatağının üzerine atarken giydiği siyah elbisenin uçuşan eteklerini tutarak düzeltti. Yeni fark ettiğim şık elbisesi ve yüzündeki makyajla daha dikkatli bir şekilde süzdüm onu. Artık hiç tanıdığım Afra gibi değildi, sahte mutluluğu, olmadığı bir kadın gibi davranarak sergilediği hareketler ve umursamaz görünmek için girdiği boş çaba... hepsi birgün son bulacak ve kendisi bir enkazın altında kalacak diye çok korkuyorum ama çaresizce izliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...