33. Bölüm

670 22 0
                                    


Hiç geçmeyecek şeyler geçti hayatımdan. buda geçecek biliyorum elbet geçecek ama benden daha neleri götürecek? İşte bu korkutuyor beni. Artık benim ruhumdan çalanları atmam lazım içimden. 

Kurtulmam gereken o kadar şey var ki ama hepsinden önce kendimi, kurtulmak istediğime ikna etmem lazım. 

Barın arka sokağına attığım ilk adımda bana ait olmayan ayaklarla, artık taşımak istemediğim bedenimi tozlu kaldırıma bıraktım.

Bu ayaklar son zamanlarda ne çok ihanet eder oldu bana, ne çok yerlerde bıraktılar beni.   

Durmadan akan gözyaşlarımı silmekten vazgeçtim artık. hıçkıra hıçkıra ağlarken
"Nefret ediyorum senden" dedim hıçkırıklarımın  arasından. Oysa en  kötüsü nefretten çok içimdeki ona muhtaç yanımdı. 

"Bak sayende nasıl bir adam oldum ben?" Ne zaman arkamdan geldiğini fark etmedim, sözleriyle irkildim.  Başımı kaldırıp ana bakmadan önce hızla sildim gözlerimi.   Ona cevap vermeden kalktım yerden. Zaten hiç durmamalıydım burda. 

Bu sokaktan, en çokta ondan gitmek için hareketlendiğimde önümde durdu. Kolumdan tutmak için elini uzattüğında hızla geri çekildim. Havada kalan elini yumruk yaptı, gözlerini kapatarak derin birkaç nefes aldı.  Tekrar gözlerini araladığında bütün bu yaşananlardan sonra ilk defa gözlerinde öfkeden başka duygular gördüm ama artık bizi kurtarmaya yetmez, bizi hiçbir şey kurtaramaz.

"Ben böyle biri değildim. bak neler yaptım sana, ne yaptım bize?"  Derken gözleri gözlerimden dudaklarıma, oradan da boynuma kaydı.  Katlanamıyorum bakışlarına! Birden çektim gözlerimi ondan.  "Sen hep böyle bir adamdın" dedim bu öfkemin  değil, kırık kalbimin sesiydi.  Cesaretime sıkıca tutunup, boş sokakta gezinen bakışlarımı ona çevirdim.  Bana yalvaran gözlerine aldırmadan "sen hep böyleydin! Bana hakaret eden, aşağılayan, bana hiç güvenmeyen ve bana hep zarar veren..."  Diye bağırdım. Birde durmadan akan yaşlarım olmasa belki biraz daha güçlü olduğuma inandırabilirdim kendimi.

Başını ağır ağır iki yana olumsuzca salladı. Bana doğru bir adım atarken "herşeyin  sebebini biliyorsun, güvenemiyorum..." Dedi.  "Ama bu kez benim hatam değildi, sana güvenmek istedim, Sabah kapına geldim belki açıklarsın diye. O herif gözlerimin önünde sana o kolyeyi verirken bunu yatağımda düşürmüşsün derken, ben sana nasıl inanabilirdim? Hala neye inanacağımı  bilmiyorum, sana mı? Duyduklarıma mı?"

Artık birbirimize inanmak kurtarırmı bizi sanıyorsun?

"Bana bir şey söyle! sana inanmam için..."  Derken sabırsızca ellerini saçlarından geçirdi. Gözlerim sağ elinin üzerindeki yaralara kaydı. Dün geceki sargı bu yüzdenmiş. 

Ne yaptın kendine acaba?

İçim öyle çok sızlıyor ki, inan kendim için değil. Patlamış  Kaşından sızmış kana bakınca bile kendimi unutuyorum.

"Kurban olayım bir şey söyle, İkna et beni. Kurtar beni kafamın içindeki acımasız düşüncelerimden"   dedi sesinde acı çeken bir ifade vardı.  Onu ikna etmeyi öyle çok isterdim ki ama biliyorum o hep bir yolunu bulur bana güvenmemenin. İstese de güvenemez bana. Seni doğuran sana bu acımasızlığı yapmış, ben seni nasıl kurtarabilirim?

Başımı olumsuzca iki yana salladım. "Yapmadım desem, inanacak mısın? Güvenecek misin bana? yetecek mi sana?" Dedim ağlamaktan kısılmış sesimle. "Belkide on yaşına geri dönmen gerekecek,  A...annenin sana yaşattıklarını hiç yaşamamış olman gerek, mümkün mü bu?" Dedim. Sözlerim ikimize de  acı verdi ama bana en çok  acı veren onun annesinin günahlarıyla büyümüş  olması.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin