"Bu nasıl iş arkadaş? Buraya bizim nikahımızı kutlamaya gelmişler ama bizi umursayan yok, yayılmış yemek yiyor bunlar" dedim salona girerken."Biz olduk suçlu yani? Ortadan kaybolan sizsiniz" dedi Kadir. Nazlı da alttan alttan gülerken "bence sessizce yerinize oturun daha fazla kendinizi belli etmeyin" dedi. Tabi yanında oturan Mert'in ona nasıl ters ters baktığını farkında olmadığı için böyle imalı konuşuyor.
"Üzerimdeki kanlı kıyafetleri değiştirdim" dedim kimin kafasında soru işaretleri varsa yok olsun diye.
"Biz de yemek söyledik. yeni geldi sıcak daha, gel sende" dedi Ece yanındaki boş sandalyeyi göstererek. "Tamam" dercesine başımı salladım.
"Yılmaz nerde?" Diyen Cengiz'le durakladım. "Bilmem" dercesine omuz silktim. "Burda değilmiydi? Dışarı çıktı herhalde." Dedim Yılmaz'ı hiç görmemiş gibi. Geçip Ece'nin yanına oturdum.
Şeyma Kadir'in yanına oturmuştu, Mert ve Nazlı da onların karşısında yan yana oturuyordu. Cengiz de Ece'nın karşısına oturduğu için bir sandalye Cengiz'in yanında boş kalmıştı diğeri de Ece'nin. Ben Ece'nin yanına oturunca karşımdaki de Yılmaz'a kaldı. Aslında oturma düzeninde bir terslik var. Ece Cengiz'in yanında otursaydı Bende Yılmaz'ın yanına otururdum ama neyse şimdi bunu demeyeyim, görmemişin kocası olmuş demesinler.
"Nerdesin abicim ya?" Diyen Nazlı'yla bende arkama döndüm ve içeri giren Yılmaz'a baktım. "Sahi nerdesin sen? Bir saattir seni bekliyoruz masada" dedim benimle birlikte yukarıda değilmiş gibi.
Kısa bir süre anlamayan gözlerle bana baktı. Daha sonra gözlerini masadakilere çevirdi. Kimsenin onu beklediği yoktu, benim dışımda herkes yemeğini yemeye başlamıştı. Yılmaz geçip karşıma oturdu. Bana göz kırpmasıyla öylece onu izlemeyi bırakıp yanımdaki Ece'ye çevirdim bakışlarımı. Oda başını eğmiş masanın altından hararetli hararetli birine mesaj yazıyordu.
"Hayırdır?" Dedim kısık bir sesle ve kolumu hafifçe onun koluna vurup dürttüm. Başını kaldırıp bana baktı ve biraz daha bana yaklaşarak "küçük bir kıskançlık problemimiz var" dedi. Tabi öylece o problemin adının Ahmet olduğunu anlamış oldum.
"Derdi neymiş, kimi kıskanıyor?" Dedim hala sessiz sessiz fısıldaşarak.
"Kim olabilir? Mert'le aynı masada olmama bile katlanamıyor" dedi zar zor duyulan bir sesle. Göz ucuyla da Mert'in olduğu tarafa baktı. Bende istemsizce o tarafa baktım. Nazlı'yla kuyu bir sohbet içindeydiler, bizi gördükleri bile yoktu.
Tekrar Ece'ye çevirdim yüzümü. "Bence Cengiz abiyi kıskansa daha haklıca olur. Baksana gözlerini senden alamıyor" dedim. Aniden dirseğini karın boşluğuma geçirince acıyla "ah!" Diye inledim. Tabi masadaki herkes bize döndü.
"Ne oldu?" Diye sordu Yılmaz endişeli bir şekilde.
Ay bunun benim için endişelenmesi yok mu, beni benden alıyor.
"Bir şey desene, ne oldu?" Diye tekrarladı sorusunu. Hemen kendimi toparlayıp "hiç" dedim. Ece de yalandan tebessüm ederek "kazayla dirseğim çarptı" dedi.
Kadir yemeğini bırakıp bana döndü ve "lütfen kendine dikkat et yenge, nereden bir taş sekse sana değiyor. cenabet misin ne sin?" Dedi. Herkes gülmeye başlayınca, önümdeki tuzluğu alıp Kadir'e fırlattım. "Ne alakası var be!"
Hala gülerken tuzluğu havada yakalayıp kendi önündeki yemeğe döktü. Bi'kere yemek tuzsuz değil, dalavereci, şovcu.
Her ortamda beni rezil etmese rahat edemiyor sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...