72. Bölüm

264 23 6
                                    

İnsan hep en çok korktuğu şeyi yaşar. Ya da en çok istedikleri imkansızlaşır.

Başımı dayadığım camdan ayırmadan, yavaşça elimi karnımın üzerine koydum. 

Aras'la yola çıktığımdan beri tek kelime etmedim. Ruhum çekildi, bir ölüye döndüm.

Şimdi bu yarayı kim saracak?

Yılmaz'a olan aşkım kör etti beni ve sonunda karanlık bir girdaba düştüm. Yılmaz'a olan aşkım herşeyin önüne geçmeseydi eğer bebeğim benimle olacaktı şimdi.  

"Ne konuştunuz onunla? Seni kırmamıştır umarım?"  Aras yoldaki bakışlarını bana çevirdi, zaten arada dönüp karnımın üzerine koyduğum elime bakıyordu.  "Sen böyle susmaya devam ettikçe ben daha fazla endişeleniyorum" dedi.

Kalbimin üzerine tonlar çökmüş, bu hayattan payıma düşen bütün acıları çekmiş ama hala yaşamak için inat ediyorum. Hala ölemediğim için kırgınım kendime. küstüm kendime.

Birden arabayı yolun kenarına çekti ve emniyet kemerini çözerek tamamen bana döndü.  Elini karnımın üzerindeki elimin üzerine koyunca irkildim. Hemen geri çekti elini. "Çok üzgünüm Afra!" Derin bir sessizlik oldu bir süre aramızda. Daha sonra "keşke bir dilek hakkım olsaydı, inan sadece bebeğini seçerdim" dedi.

Derin bir nefes aldım, içime zehir doldu sanki. "Artık gökyüzündeki bütün yıldızlar benim için kaysa bile, bu dilek gerçekleşmeyecek" dedim. "Neden gerçekleşecek gibi olup, asla gerçekleşmedi hayallerim?" Diyerek hayıflandım kendi kendime.

İkimizde sustuk sadece. Sözlerin hiçbir anlamının olmadığı bir yerdeydik.

Hiçbir şey istemiyorum artık bu hayattan. Ne çok şey istemişim meğerse, ne çok haddimi aşmışım...

Yavaşça yanımdaki kapıyı açtım ve indim arabadan. Taşköprü'nün dibindeki çimenlik alanda oturdum. İlerde barajın önünü kestikleri için köprünün altından su akmıyordu ama yer yer su birikintileri vardı ve martılar her zamankinden daha fazlaydılar.  İlerde suyun azalmasını fırsat biler gençler balık yakalıyorlardı, gülme sesleri olduğum alana kadar geliyordu. 

Aras, sessizce yanıma oturdu. Oturduğum yerden ağır ağır sallandığımı yeni fark ettim ama kendimi durduramadım. İçimde bir volkan kaynıyor durmadan... Nasıl sönecek içimdeki bu yangın?

"Bu köprünün en meşhur yanı nedir biliyor musun Aras?" Dedim gözlerimi ayırmadan köprüye bakarak.

"Ne?"  Diye sordu kısık bir sesle. Tedirgindi sanki, beni anlayamıyordu, çok belli ediyordu.

"Bu hayattan istediklerini alamayanların sevdiklerini cezalandırdıkları yer burası"   dedim. Bu güne kadar kendini bu köprüden atanların hikayelerini düşündüm... Hepside onları çaresiz bırakan sevdiklerinden intikam almak için bu yolu seçtiler.

Aras huzursuzca, sesli bir nefes alıp verdi.  "O zaman beni seni cezalandırmam için getirdin buraya" dedi.  Bu sözlerinden sonra, ilk defa bakışlarımı ona çevirdim. Laciverte karışmış mavi gözleri hüzünlüydü.   "Aylar önce, senin bana aşık olduğunu öğrendiğimde çok geç kalmıştım... Sen artık başka bir adama gitmiştin ve artık atık beni sevmiyordun..."  İkimizde karşımızdaki köprüye çevirdik bakışlarımızı ve Aras konuşmaya devam etti. "Hep merak ettim, bana aşık olduğun halini... hiç öğrenemeyecektim ama yinede düşünmeden edemiyordum..." Bana baktığını fark ettim ama ona dönmedim.  "Belki bana kızacaksın ama..." Derin bir nefes aldı. "Dün hastanede seni öyle görünce... Yani bana öyle baktın ki, sanki hep bana aşıkmışsın gibi..."  Güldü, kısa ve acı dolu bir sesle.   "Artık bana aşık Afra'yı tanıyorum ve bundan nasıl kurtulabilirim bilmiyorum" 
Ona kızamadım, Buna ben sebep oldum. "Biliyor musun, biraz önce seni o adamın kapısında gördüğüm anda anladım her şeyi harladığını... O adamın karanlığı bulaşmış üzerine tekrar...  gözlerinde acıdan  başka hiçbir şey olmayan o mutsuz kadın olmuşsun yine..."

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin