Saatlerdir Mert'in evinde aynı koltukta oturmuş, Mert ile kafa kafaya vermiş susuyoruz. Aras mutfağa kahve yapmak için gitti ama gidiş o gidiş. "Mert, bu kuzeninin kahve yapabildiğine emin misin?" Dediğimde başını olumsuzca salladı. "Umarım mutfağımı bir daha kullanabilirim" dedi.
"Gidip bakmamı ister misin?" Diye sorduğumda "nıç" yaptı. "O, senin peşinden çok koşuyor gözümden kaçtı sanma!" Dedi kızarak. Onu daha çok kızdırmak için "bana aşık" dedim. Işık hızıyla bana döndü. "Yok aşk meşk! Yasakladım hepsini" dedi bana parmağını sallarken. Gülümseyerek başımı onun omuzuna yasladım. "Şaka bir yana Aras'la aranızın düzelmesine çok sevindim" dedim gerçek düşüncemi dille getirerek.
"Ne ara düzeltmesi be, her geçe dönüp dolaşır sonunda it gibi buraya gelir, amcamla arası mı bozukmuş neymiş" dedi sesindeki memnuniyetsiz tını beni güldürdü. Sonra aklıma gelenle gülüşüm soldu "ee, ben kızlara mesaj attım sende kalacağıma dair ama Aras burda kalıyorsa ben giderim yani rahatsız olmayın" dedim.
"Deli misin kızım! Kovarım ben onu. İlk defa kardeşim evimde kalmak istemiş, Aras'ta kimmiş" dedi elini havada şöyle bi salladı. Tekrar gülerken "iyi ki varsın" dedim.
"Sende" dedi sessizce.
Gerçekten de Mert'siz hayatım nasıl olurdu diye düşündüğümde... Onsuz bir hayat asla olmazdı herhalde.
"Sanki benim adımmı geçti" diyerek, elinde kahveler içeri giren Aras'a döndük. "Evet" dedi Mert, ardından "kahvesini içsin sonrada defolup gitsin diyorduk" dedi. Şaşkınlıkla ağzım açık kaldı. Kovarım derken ciddiymiş.
Aras, elindeki kahveleri sehpaya bırakırken "oğlum ben burda sana hizmet edeyim, senin ettiğin lafa bak! Koskoca Aras Karaca size kahve yapmış siz nankörlük edin" dedi ama hiçte alınmışa benzemiyordu. Bizden önce kahvesini alıp karşımıza rahatça oturdu.
"Kusura bakma, koskoca Aras Karaca ama bu gece benim kardeşim burda kalacak ve ben seni burda istemiyorum!" Dedi Mert kesin bir dille. Aras hemen yeyıldığı yerden biraz toparlandı. "Biliyorsun ki gidecek yerim yok, sokakta mı kalayım?" Dedi kendini acındırmaya çalışan yüz ifadesine istemsizce güldüm. Mert ciddiyetini hiç bozmadan "sen koskoca Aras Karacasın, sokakta kalmazsın" dedi.
"Mert haklı, bu şehrin yarısıyla arkadaşlık etmiş biri olarak senin sokakta kalman mümkün değil" dedim. Mert beni onaylarcasına kafasını salladı. "Hala bana laf sokuyorsun be güzelim, ben bütün o arkadaşlarla kestim selamı sabahı" demesiyle, Mert yanındaki küçük yastığı alıp ona vuracaktı ama Aras hızla elindeki kahveyi kaldırıp "dökülür bak" dedi. Mert tekrar yastığı yerine bıraktı. "Başımın belası! Oğlum senin baban kanun kadar zengin, sen niye dönüp dolaşıp bana geliyorsun?"
Aras Mert'in sözlerine alınmak yerine çarpık bir gülüşle karşılık verdi aynı zamanda göz kırparak "seviyorum seni" dedi.
Mert bana dönerken "sabrımla böyle oynuyor işte" dedi. O kadar haklıydı ki boş bulunup "o göz kırpması yüzünden bir gün dayak yiyecek" dedim.
Mert birden Aras'a döndü bu kez. "Oğlum sen benim kardeşime göz mü kırpıyorsun?" Dedi."İyi ki bu senin gerçek abin değil. bu maçoluk çekilmez valla" dedi Aras. Elimi Mert'in yanağına koyup sıktım. "Neresi maço bunun? Pamuk şekeri, pamuk" dedim gülerek. Mert biraz geri çekip kurtardı kendini benden. "Yapma kız şöyle şeyler!" Dedi ardından eğilip kahvesini aldı. "Umarım içiliyordur" diyerek bir yudum aldı.
"Valla babam şu eziyetimi görse dayanamaz kartlarımı, arabamı verir" diyen Aras'a "nasıl ya?" Dediğimde anlamaya çalışıyordum. Mert konuya açıklık getirmeye çalışarak "amcam, bütün finansal desteğini çekmiş Aras beyden, kendisi şuan senden daha yoksul anlayacağın" diyerek dalga geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...