Büyük öfke ve sinirle Kadir'in zoruyla terkettiğim bu sokakta şimdi yine Kadir'in ısrarıyla, büyük bir sakinlikle duruyorum.
Önümden büyük adımlarla barın kapısından içeri giren Kadir'e yetişmek için ayaklarımı hareket ettirip hızlandım.
Kadirle beraber bara girdiğimde yine o tuhaf his sardı beni. Büyük ve geniş mekana rağmen daralıyorum.
Bar tezgahının yanında durdum. Özlem barın arkasından müşterilere yetişmeye çalışırken kendi kendine girdiği telaştan dakikalardır onu izlediğimi fark etmemişti.
Kadir yüksek müzik yüzünden kulağıma eğildi "ben ilerideki locada olucam, bi sorun olursa haber verirsin"
Eliyle işaret ettiği yere baktım. Karşımdaki locada Yılmaz oturmuş geçen gün yanında gördüğüm adamla konuşuyordu.
Neyse ki o beni farketmeden bakışlarımı Kadir'e çevirdim.
"Bir yere kaybolma patron, bu saatten sonra burda kimse güvende değil" derken göz kırptım.
Kadir kısa bir kahkahanın ardından "lütfen diğer çalışanlar gibi kovulmaktan kork ve uslu ol" dedi.
Sadece başımı salladım. O da bana parmağını sallayıp Yılmazların olduğu yöne ilerledi. Bende derin bir nefes alarak Özlem'in yanına gittim.
"Merhaba" dedim sesimi yüksek tutmaya çalışırken. Gürültüye rağmen sesimi duyup bana döndü. Sıcak gülümsemesiyle "merhaba" dedi "hoşgeldin"
"Hoşbuldum"
"İyi ki geldin bu gece çok yoğunuz" dedi bir yandan da önüne indirdiği bardaklara kehribar sıvıyı döküyordu.
Sonunda dikilmeyi bırakıp Özlem'in arkasında asılı küçük önlüğü alıp belime bağladım. Kendimce becerebildiğim işlere giriştim.
Bir süre sonra Özlem'in talimatlarıyla iyice kavradım işi.
Bardaki garsonlardan biri tezgaha yanaşıp "ilerideki grup beş tane bira istedi" dediğinde başımı kaldırıp bakışlarımı barın içinde gezdirdim.
İlerde yuvarlak masanın etrafında ayakta durup sohbet eden grubun içindeki tanıdık yüze denk geldim. İçerideki renkli ışıklardan dolayı yanlış gördüm sandım.
Ama ona baktığımı hissetmiş gibi yüzünü bana dönünce Aras'la göz göze geldik. Önce gözlerini kıstı, daha dikkatli baktı sanırım. Ardından kaşlarını çattı. Yanında gülerek bir şeyler anlatan sarışın kadının kulağına biraz eğilerek kısa bir şey söyleyip yanından ayrıldı.
"Biraları doldurmayacak mısın?" Diyen garsona döndüm. sadece başımı sallayıp biraları doldurmaya başladım.
"Afra"
Hemen yanı başımda duyduğum ismimi duymazlıktan geldim. Ama bütün bedenimi bir panik kapladı. Onunla her karşılaştığımda bu hislere kapılmaktan nefret ediyorum.
Sonunda kazasız belasız biraları doldurup garsonun tepsisine dizdim. Garson tepsiyi alıp gidince Aras tekrar "Afra" dedi. Refleksle ona döndüm. Artık görmemezlikten gelmek için çok geçti.
İçimdeki volkanlara tezat soğuk bir ifade ile yüzüne baktım. Aras kısaca etrafına bakınıp tekrar bana döndü.
"Burda mı çalışıyorsun?"
"O kadar belli oluyor mu ya?" Dedim kabaca. Sanki onu hiç terslememişim gibi dudağının kenarında bir kıvrılma oldu. Ama çok kısa sürdü.
Olgun bir tavırla "özür dilerim" dedi. "Yani bugün söylediklerim çok aptalcaydı"
Onaylayarak başımı salladım. Yalanlayacak değildim. Aptalcaydı hem de aptallığın daniskası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...