Birini ne kadar sürede özler insan? Bir gün, bir hafta, bir ay yada bir yıl... Ben ne kadar sürede olduğunu bilmiyorum. Bazı geceler onu yanımda uyurken hissediyorum, Gözlerimi açtığımda onu bulamıyorum ve bunun sadece bir özlem olduğunu biliyorum.
Kendini tamamen aldı benden ve beni kimsesiz bir çocuk gibi sahipsiz bıraktı. Aslında onu affedermiyim bilmiyorum ama yinede...
Aptalca, ona muhtaç yanım işte...
Derin bir iç çekişle şişen göğsümde derin bir acı hissettim. Bu ağrılar bile anlamsız geliyor, bana ait değilmiş gibi. Artık ben bile kendime ait değilim. Hepsinden kötü olan ise, bana ait ve benim ait olduğum hiçbir şey yok artık.
Hastanenin penceresinden bahçedeki ağaçların yapraklarına düşen yağmur damlalarını izlerken, tekrar derin bir iç çektim. Belkide bunlar ilkbaharın son yağmurları. Adana'nın yazları pek yağmurlu olmaz.
Şu an içimden geçen tek şey şu yağmurun altında yürümek.
Ne kadar da basıt bir istek değil mi? Oysa bana ne kadar uzak. Bir mahkûm gibi tutsak kaldım bu odada. Hem suçsuz, hem günahkar bir mahkum...
Birden düşüncelerime güldüm.
Ben günahlarımla doğmuşum oysaki.
"Yorulmadın mı ayakta durmaktan? Yatağa geç artık" diyen Mert'e döndüm.
"Çıkmak istiyorum burdan" dedim aniden. Kaşlarını çattı. Oturduğu koltuktan kalkıp bana doğru bir kaç adım attı. "Daha hastaneden çıkacak kadar ileşmedin" dedi."İyiyim ben. Hem sadece yatıyorum, bunu evde de yapabilirim bence" dedim artık sabrım taşmış bir şekilde.
Mert, sesli bir şekilde nefesini verdi. "Bir şartla" dedi işaret parmağını bana doğru kaldırarak. "Neymiş o?" Diye sordum. Aslında hiçbir önemi yok. ne olursa olsun, burdan çıkmak için kabul ederim.
"İyileşene kadar bizimle, yani amcamın evinde kalacaksın" dedi.
Hı!
Her şeyi kabul ederdim de, bunun mümkünü yok!
"Delirdin sanırım! Ben niye kendi evimde kalmıyorum?"
"Çünkü ben sana daha iyi bakarım. Ayrıca, Ece ile Şeyma'nın dersleri, okulları var ve sana düzgün bakamazlar. Hem amcamın evinde Asiye sana çok iyi bakar. Sen iyileşene kadar bende orda kalırım, seninle"
"Mert, cezamı veriyorsun bana?" Dedim bezmiş bir şekilde.
"Valla seçim senin, istersen kal burda" dedi.
"Orası ikimizin de evi değil Mert"
"Dert etme bunları, amcamlar kendileri teklif etti orda kalmanı" dedi.
Orda nasıl dururum ki? Kundaktaki bir bebeğin sığamadığı o eve ben nasıl sığarım?
"Hala çıkmak istiyor musun?" Dedi dikkatlice yüzüme bakıyordu.
Kimse benim tarafımdan bakmayacak, hiç kimse görmeyecek...
Galiba vazgeçmeliyim anlaşılmayı beklemekten. Zaten bu saatten sonra bulamam beni anlayanı. Ve vazgeçmeliyim ait olduğum yeri aramaktan...
Sadece başımı hafifçe salladım. Artık nerede olduğumun önemi yok galiba.
"Tamam, ben doktorla konuşup hemen geliyorum" dedi Mert gülümseyerek.
Bende tebessüm etmeye çalıştım. "Bende bu arada üzerimi değiştireyim" dedim.
Tam odadan çıkacakken "çok heveslenme, belki izin vermez" dedi ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...