22. Bölüm

932 22 2
                                    


Mert'den.

Bu hayat iyi olmak için fazla acımasız. Denedim iyi olmayı, sevdiklerime dürüst olmayı... 

bunların hepsi masal, hikaye. İyi olmak isteseydik olurduk. Hep kolayı seçmişiz, işimize geleni...

Hep aç ve doyumsuz olmamız, aç kalbimizin ihtiyacı, cebimiz dolunca geçecek sanmışız. 

Geçmiyor...
Çocukluğunu yaşayamayan insanların, sevgiye aç kalpleri dünya malıyla doymuyor. Etrafımda çocukluğunu yaşayamayan okadar çocuk varki. Onlardan biride benim kardeşim...

"Biraz sonra Ahmet geldiğinde hır gür  çıkarma! Bu ayki sevkiyatı konuşacağız, işin içine etme yine"  amcamın sözleriyle ayağımı sinirle önümde duran boş tenekeye vurdum. Boş tenekenin sesi  eski fabrikanın içinde yankılandı ardından da benim sesim "bir saattir ne anlatıyorum sana amca? O herif Afra'yı tehdit etmiş... benim kardeşimi, senin yeğenini... bu sana hiçbir şey ifade etmiyor mu?" Diye bağırdım.

"Saçmalama! Ahmet onun kılına zarar veremez, karşısında beni bulur" dedi.   kahkaha attım. Sesim tekrar boş fabrikada yankı yaptı.

"Bana artık hikaye anlatma amca! Daha öncede dinledim bunları. Ahmet'le anlaşma yaptın, Sedat iti Afra'ya yaklaşmayacaktı. Sonu ne oldu gördünmü?"  Yine son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yaptım, amcama sesimi yükseltim.
Ardından daha kısık bir sesle devam ettim.

"Ama senin umurunda değilki. Birazcık umursamış olsaydın onu o yetimhanede bırakmazdın" 

"Yine başlama! Aynı meseleleri açıp durma!" Onun aynı meseleler dediği, benim yıllarca içimi yiyip bitirdi.

"Neden? Olmayan vicdanınmı sızlıyor?"  Alayla güldüm. "Gerçi senin vicdanın yoktu değilmi?" Dedim.  Öfkeli gözlerini bana dikti.

Bende ona aynı şekilde bakmaya devam ettim. "İyi bir aile onu evlatlık alabilirdi, çok farklı bir hayatı olabilirdi. Biz herşeyi mahvettik."

Hayattım boyunca hiçbir şeyi adam gibi beceremedim. Ne amcamın sözünden çıkmayı... ne Afra'ya gerçekleri söylemeyi... en çokta onu korumayı hiç beceremedim.  

Amcamın yanına yaklaşıp, onun gibi eskimiş deri koltuklardan birine oturdum. Onun kadar zengin, varlık içinde yüzen bir adamın böyle eski bir fabrikada küf kokusu içinde toplantı yapması ne kadarda gülünç.

Amcam oturduğu yerden bana doğru biraz kaydı. Elini dizime koyarken "bak evlât, sen beni ne kadar kötü bilsende ben hiçbir zaman o kızın kötülüğünü istemedim. Elim hep onun üzerinde oldu. Benim sayemde seni görmeye devam etti. Gittiği üniversite, okuduğu bölüm hepsi benim sayemde. Onu sevdiğimi biliyorsun"

Başımı salladım. "Yaa bilmez miyim, onu okadar çok seviyorsun ki, bu hayatta tek yakını olan kardeşini bile öğrensin istemiyorsun. Onunla beraber büyüye bilirdik, aynı hayatı yaşayabilirdik Sen engel olmasaydın eğer"

"Beni suçlayamazsın! Babanın ne olduğu belirsiz bir kadından çocuk peydahlaması benim suçum mu? Sonra mutlu evliliği dağılmasın, çok sevdiği karısı onu terk etmesin diye o çocuğu yetimhaneye bırakmasıda benim suçum mu?"

Ellerimi sertçe dizlerime vurup ayağa kalktım. "Babam öldü! Çok sevdiği annemde... mutlu evliliği cehennemin dibinde. Beni o yetimhaneye bırakıp, tekrar aldığın gibi Afra'yı da alabilirdin ama almadın" derken amcama arkamı döndüm. Gözümden düşen bir damlayı hızla sildim.

Omuzumda hissettiğim elle kendimi geri çektim. Eli havada kaldı. Umursamadım.   "Seni o yetimhaneye isteyerek bırakmadım, Bunu  defalarca konuştuk ama o kızı alamazdım. Sen benim kardeşimin nikahlı karısından öz ve öz oğlusun. Baba yarınım senin tabi alacağım seni. ama o kimden olduğu belirsiz çocuğu yeğenim diye alsaydım da aile şerefimiz beş paralık mı olsaydı?"

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin