51. Bölüm

489 16 5
                                    

Ne garip, ben hiç yaşamadan tükettim ömrümü. Ne çocuk oldum koşup oynayan. ne de genç oldum, doya doya hayatını yaşayan.  Sadece hayatta kaldım yirmi yaşına kadar ve sadece bir hayali kovaladım her zaman, bir aile hayali.  Ama artık tükendim, çok yoruldum. Bu hayatın omuzlarıma yüklediği yüklerden çok yoruldum.

Hayatım boyunca sadece Mert vardı aile diye benimsediğim ve bir de çok güzel iki arkadaşım ama yinede bitmedi içimdeki aile ve gerçekten kan bağı ile bağlı olma merakı...

Artık biliyorum, artık merak etmiyorum.

Aile dediğin insanın sırtında bir kamburmuş. ailemi tanıdım ve ilk bunu öğrendim.

Günlerdir Mert'le konuşmuyorum. Aslında kızlar ve Ahmet dışında kimseyle konuşmuyorum.  Kızların hiçbir şeyden haberi yok ama Ahmet bana yardım edecekmiş ve şimdiden başladı plan yapmaya. Şirketin ortağı olduğu için ve şirkette çok güvenilir barkaç adamı varmış. Bir yolunu bulup Halit Bey'in şirketteki kasasına baktıracakmış ve o görüntüleri bana getirecekmiş.  Ona ne kadar güvenmesemde  başka çarem yok. 

"Ya görüntüler şirkette değilse?" Diye sormuştum ve bana verdiği cevap "o zaman evindedir" demişti.  Tabi evinde ise onları almak bana düşüyormuş. İkide bi "nasıl olsa orası amcanın evi" demesi beni çileden çıkarsa da, bana yardım ettiği için onu gebertmeyi erteledim.

Günlerdir ev ile okul arasında gidip geliyorum. Birde iş arıyorum. Evet yine!

Biraz önce dersten çıktım ve sessizdeki telefonuma baktığımda Yılmaz'ın defalarca aradığını gördüm.  Tam onu arayacakken  "selam" diyerek yanıma gelen Aras'la telefonun ekranını kapatıp cebime koydum.  "Selam" dedim yüzümde  zoraki bir tebessümle.    "Derse girmeyeceksen kahve içelim mi? Yada yemek yeriz" dedi red edilme korkusu vardı tedirgin sesinde.   "Aslında..." Daha lafımı tamamlamadan "Afra!" Diyen sert bir sesle bölündü lafım. Bana doğru gelen adama baktım.  Of! Yine kampüsün önünde olay çıkacak ve yine millete reklam olacağız.  

Yılmaz yeri dövercesine sert adımlarla yanıma yaklaşırken, ben tedirgin bir sesle "ne işin var burda?" Diye sordum. Tabi sorumu yabana atıp "niye açılmıyor o telefon?" Diye sordu. Al işte öküz! Yok başka açıklaması. Sözde bana zaman verecekti ama nerde Yılmaz da o düşünce ve sabır.  Normalde ben ölsem ayağıma gelmez ama şimdi uzak durmamız gerekiyor ya, illa her yerden çıkacak. 

"Dersteydim, ne oldu?" Dedim elimden geldiğince soğuk ve umursamaz olmaya çalıştım. Ahmet o görüntüleri bulana kadar Karacaları, Yılmaz'la ayrıldığıma ikna etmem gerek.

Keşke bu durumu sakince karşılayacağına inansam ve sana her şeyi anlatabilsem ama biliyorum Mert'in beni tehdit ettiğini bilsen ve Aras'la evlendirme planlarından haberdar olsan hem Halit Bey'i hem de Mert'i öldürürsün.

"Bakıyorum, derste değilsin. Hadi gidiyoruz" dedi yine kaba bir üslupla ve elimi tutmak için uzandığında bir adım geri çekildim.  "Ben hiçbir yere gelmiyorum" dedim. Sesimden belli olmasada gözlerimle yalvarıyordum, beni anlasın diye. 

Dudağındaki tehlikeli tebessümle baktı bana.  "Hadi güzelim, bak sabrım tükeniyor!" Dedi bu kez elini koluma atarken. ama Aras ondan önce davranıp beni geriye çekti ve aramıza girdi. "Sabrın tükense ne olacak lan!" Dedi  ama Yılmaz onu tek eliyle kenara itti ve aramızdan çıkardı. "İlerde oyna, elimde kalma!" Dedi gerçekten korkutucu bir sesle.     "Yaban çiçeğim, yorma beni!" Dedi. Ne kadar sakin olmaya çalışsada başaramıyordu, sesi ölüm saçıyordu. 

"Seninle hiçbir yere gelmiyorum" dedim. Sanki hiç korkmuyormuşum gibi başımı kaldırıp onun gözlerinin içine baktım.  Beni öldürecekmiş gibi bakarken, benim ona sarılmak istiyor olmam çok mu abes olur?   Tamam, kabul ediyorum hiç normal değilim ama oda hiç normal değil.  "Son kez söylüyorum, gidiyoruz!" Dedi yine emir vererek. Zaten rica etmesini de bilmez ama rica etse bile ben onunla gidecek durumda değilim şuan.  

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin