Evden çıkarken içeri doğru dönüp "ben çıkıyorum" diye seslendim.
İçerden Ece "dikkatli ol" dedi. "Tamam" deyip çıktım evden.Bugün olanlardan sonra kalkmış işe gidiyorum. Ecelime susamışım yani. Bugün kendimi çok yürekli hissediyorum. Sonuçta ona yumruk atan ben değilim.
Açık konuşmak gerekirse biraz korkmuyor değilim. Sonuçta o dağ ayısının ne yapacağı belli olmaz.
Barın arka tarafındaki kapıdan içeri girerken içim içime sığmıyordu. Nedir bu içimdeki telaşın sebebi. Ellerim terliyor, kalbim yoruluyor çarpmaktan. Derin bir nefes alıp seslice verdim.
İçeri girdiğimde etrafta pek kimsenib olmadığını gördüm. Cebimden telefonumu çıkarıp baktım. Daha erkendi. Görünüşe göre Özlem de daha gelmemiş.
Ben etrafıma bakınırken ön kapıdan Kadir ve Yılmaz girdi. Yanlarında da Cengiz.
Kadir bana doğru yürürken Yılmaz ve Cengiz barın köşesinde durdular. Hararetli bir şey konuşuyorlardı.
Yılmaz rahat bir şekilde sırtını duvara yaslayıp ellerini ceplerine yerleştirdi.Cengiz ona göre daha gergin görünüyordu. Cengiz her ne anlatıyorsa sinirle elini ensesine atıp sertçe ovaladı. Tekrar Yılmaz'a baktıktan sonra her ne anlatıyorsa sustu. Dönüp bana baktı.
O an farkettim ki Yılmaz Cengiz'i dinlemiyor. Durmuş ona baktığım gibi bana bakıyor. Derhal başka yere çevirdim kafamı.
Kadir burda çalışan bi çocuğa, eliyle ilerideki masayı gösterip bir şeyler anlatıyordu. Ardından elini hafif bir şekilde çocuğun omzuna vurup yanıma geldi.
"Merhaba . Nasılsın Afra?"
Gülümsemeye çalışırken "sağol, iyiyim" dedim. Birden çenemden tutup yüzümü yan çevirdi. İk bir kaç saniye şaşırdım. Sonra dudağımdaki yaraya baktığını anladım.
"Botoksun yan etkileri mi?" Dedi.
Başımı geriye doğru çekip çenemi elinden kurtardım. "Evet. Bu aralar moda bu. Yakışmış mı?" Dedim.
Yine o akıllara durgunluk veren erkeksi kahkahasını attı.
"Yılmaz'ınki kadar olmasa da yakışmış" dedi.
Onun adının geçmesiyle tekrar o tarafa baktım. Göz göze geldik. Bu kadar neye bakıyosun anlamadım ki. Gözü sürekli üzerimde olmasa inceleyecek fırsatım olacak ama.
Böyle anlayamam ki dudağının yakışıp yakışmadığını."Şaka bir yana fena şişmiş. Sen odama git geçenlerde koluna pansuman yaptığımız ilk yardım çantasında krem olucaktı. Onu sür" dedi.
"Boş ver. Geçer bir kaç güne" dedim.
O kadar da abartacak bir şey değildi. Kadir kızar gibi kaşlarını çattı.
"Patron sözü dinle, beni kızdırmadan git çabuk"
"Kurtuluş yok yani" dedim dudak bükerek.
'Hayır' anlamında başını iki yana salladı. Eliyle odasının olduğu yönü gösterdi. Oflayarak tek ayağımın üzerinden geriye döndüm.
Odaya girdiğimde önce boş bulunup etrafıma bakındım. İlk kez giriyormuş gibi. Ardından duvarın dibindeki dolaba ilerledim. Alt çekmeceyi açıp içinden ilk yardım çantasını çıkardım.
Çantayı biraz karıştırdıktan sonra içinden bir krem çıkardım.
Üzerindeki yazılara biraz göz gezdirdim. Bilmediğim bir dilde bir şeyler yazıyordu. Vazgeçtim okumaktan.Odanın kapısı birden açılınca krem kutusu birden elimden yere düştü.
Bu adamın görgü kurallarından haberi yok heralde. Davar gibi içeri daldığına göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
ChickLitTek amacı okulu bitirip kendi ayakları üzerinde durmak olan Afra'nın Akar kardeşlerle tanışması ile hayatı alt üst olur... Kendini hastalıklı bir aşkın içinde bulur... Bir adam en fazla ne kadar acımasız olabilir? Bir kadın en fazla ne kadar sevebil...