53. Bölüm

482 16 8
                                    


"Beni buraya niye getirdin?" Diye sordum etrafıma bakarak. Daha öncede buraya bir gece yarısı gelmiştik. Anne ve babası ölmeden önce yaşadığı evdi. Şehirden uzak, bir portakal bahçesinin içinde, iki katlı küçük evin alt katındaydık yine.

"Kimse karışmasın, sadece ikimiz konuşalım diye geldik buraya" dedi. Beni gerecek derecede sakinleşmişti ve onun bu olmadık yerde sakin davranmaları beni hep korkutur.

Aramızda çok az bir mesafe kala durdu ve ona tedirgin bir şekilde bakan gözlerime bakmaya devam etti. "Güzel gözlüm, o saçma sözleri söylemeye kim itti seni? Karacaların evinde ne haltlar dönüyor ve seni o sözleri söylemeye kim mecbur etti?" dedi yine. Sürekli aynı sözler ve Aras'la evlenmek istediğimi söylemiş olmamım arkasında başkası var ona göre. "Nasıl zorladı seni buna?" Deyip durdu bütün gece.

"Sen!" Dedim gözlerinin içine bakarak. "Senin zorbalıkların, öfken, insanlara zarar vermen. Bana zarar vermen...."

Başını hafifçe iki yana salladı, dudaklarında gülmekten çok uzak bir kıvrım oldu. "Ben hep böyleydim! Sen dün gece bana sarılırken de, beni öperken de, beni sevdiğini söylerken de buydum!" Dedi sonlara doğru sesi yükseldi ve sakinleşmek istercesine burnundan sertçe nefes alıp verdi.
"Sen beni böyle sevmedin mi?" Elini göğsüne vurdu ve elini çekmeden durdu öyle.

Evet, onu böyle sevdim. Öfke problemi olduğunu bilerek. Siniriyle, dengesiz tavırlarıyla, hep çok zor bir adamdı ve ben onu böyle sevdim. Zor bir hayatı olmuş dedim. Kötü bir çocukluk yaşamış dedim ve onu böyle kabul edip sevdim. Ama artık yapamıyorum! Bu gece izlediğim o görüntülerden sonra, biliyorum artık iyileştiremem ben onu...

"Artık istemiyorum" dedim kararlı bir sesle. "Seni sevmek istemiyorum! Bu aşkı istemiyorum! Ben bir canavara aşık olmak istemiyorum artık!"

"Hayır! Hayır, bunları isteyerek söylemiyorsun. O piçi öldüreceğimi bile bile, kendi iradenle o eli tutmuş olamazsın? Bu gece sana söylediklerim için, canını yaktığım için mi böyle konuşuyorsun? Beni cezalandırmak istiyorsun ama böyle olmaz! Böyle değil! Bir daha o herifle evleneceğini söylersen... Bunu aklından bile geçirirsen mahvederim sizi! Öldürürüm onu! Duydun mu beni!!" Öfkesi bir kasırga misali sardı etrafımı. Ne kadar dik durmaya çalışsam da başaramıyordum, korkulu gözlerle izliyordum onu.

"Biliyorum yaparsın" dedim bu gece hiç kurumayan gözlerim tekrar dolarken. "Öldürmek zor değil senin için, biliyorum"

Çatık kaşlarının altındaki gözleri kısıldı. Bu gece en öfkeli, en çıldırmış halini gördüm. Şimdi ise en durgun ve sakin haliyle bakıyordu bana. Aslında bir ruh hastası gibi durmadan değişiyor tavırları.

Hala aynı sakinlikle elimi tuttu. Bana doğru biraz daha yaklaştı. Sanki daha fazla yaklaşabilirmiş gibi. Refleksle çektim elimi, bir adım geriledim. Bozguna uğramış bir ifade ile bana baktı. diliyle hafifçe dudaklarını ıslattı ve zoraki bir şekilde yutkunduğunu fark ettim. "Bizi bunu neden yapıyorsun yaban çiçeğim? Daha dün gece, 'hiç bırakmayacağız birbirimizi' dedik. Ne oldu şimdi? Bir günde ne değişti?"

"Ben değiştim! Biz değiştik! Tanımadan sevdiğim bu adamı tanıdım ve herşey değişti!" Kahretsin! Böyle güçsüzce ağlamaktan nefret ediyorum. Onun karşısında dik duramamaktan nefret ediyorum. "Biliyorum Yılmaz... Artık ne iş yaptığını biliyorum. Onu... o adamı öldürdüğünü gördüm"

Sanki benim bunu öğrenmiş olmamı kabullenmiyormuş gibi olumsuzca iki yana salladı başını. "Beni dinle" dedi tekrar bana doğru gelerek. aramızda açtığım mesafeyi kapatmaya çalıştı ve bana dokunmak için kaldırdı elini. Kendimi, aniden harlanan bir ateşten korumaya çalışır gibi geriledim, bana dokunmasına izin vermedim.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin